belemire seslenişşubattır ve kar yağabilir sen sakın susma aydınlığım senin olsun senin olsun beyazlığım da yeniden konuşmayı öğret yeter ki akreplerden söz et mesela mağara kapısından örümcek ağından vahiyden gülden böcekten gözlerinle aban ruhuma ne edeyim lamı cimi sen elifi anlat bana cennetle tehdit et cehhennemle müjdele ama susma... dağları nehirleri ve çakıl taşlarını sırtla ellerimin avuçları da senin olsun bana bencilliğini dayat uzak dağlarda açarken ölüm çiçekleri sen susma ıslana dursun kasımpatı dereye eğiledursun zaman ama sen susma çınlasın dursun kuyularda kurt ulumaları sular karanlıklara boşaldıkça.. ruhum gölge çiçeğinin soluşu sanki eprimiş yapraklar gibi saklanıyorum varsın cemre de düşsün ama sen susma utanıyorum sessziliğine boğulduğum ölümlerden gazzeli amedli çocuk cesetlerinden kuduse yöenlsin atların eşkin şarkısı ateşlere gülümserken gemiler sen susma utanıyorum cebeli tarık’tan.. çölün ışıldayan yanlarında sarıkları rüzgarla savrulan adamlar kederli kirpikleriyle örterler dünyayı sakalları hışımla uzar tarihin asrı saadetine duruşları mahzun ve mağrur bir rüzgar esse -sen yine de susma- ve dağılsa üzerimdeki bu ölü toprağı belki çakmak çakmak gözleri okunur uzaktan bir yesrib gülümser bir endülüs işmar eder ve uzatır ellerini sen susma yoksa bu ıssızlık hepimizin mezarı olur alır bizi bilinmez acılara götürür... küt diye bitebilir şiir ama susma... |
Sıra bize gelene kadar mı?
Yazmaya devam.
Konuşmaya da.
Saygıyla selamlar.