ALİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Gerçek bir yaşam hikayesinin biraz kurgu katılarak öykü halinde şiirleştirilmesi.
Ayakları çarpık
Saçları pıtırak Maraz çocuk Ali. Afiyet değil ,zafiyet kusmuş günlerce iki dirgen misali çalı gibi kolları. Kavramaktan yüksünmüş, Haytalığa vurmuş hayatı Çelimsiz haliyle, çalım atar, Caka satar olmuş ortalıkta. Sokaklar mesken, Mukavvalar şilte yatak olmuş, Cılız , naçar bedenine. Ayaz bir kış günü bulmuş karabaşı. Onunla geçirmiş hem yazı ,hem kışı. Gelmeseymiş anası büyük şehre, Sahip çıksaymış babadan kalma tarla,tapana Yadigar bilseymiş iki evladı, Evlenmeseymiş bir nemrutla, Belki eli tiner değil, kalem tutacakmış Alinin. Anası değil ,bacısı tüter olurmuş bazen gözünde Gidermiş ara sıra uzaktan görmeye İzlerken ağlarmış iki belikli kardeşine Ve utanırmış erkekliğinden , Sahipsizliğinden. Yine depreşmiş Alinin özlemi Çöpte bulduğu bebeği sarıp sarmalamış Öyle ya kardeşinin doğum günü Kapının önüne bırakıp gitmekmiş niyeti Hızlandıkça ,hızlanmış adımları Acı bir fren . Ve "sakın uyuma oğlum "sesi çınlamış kulaklarında. Kimsesizler mezarlığında dinlenirken ruhu, elindeki bebek kalmış baş ucunda. Artık dilsiz ,sağır kulakları Toprağa sarılı ,olmayan umutları Bir masal, Bir yazgı değil ama , Bir roman kadar ağır Alinin yaşadıkları. Dilek USTA |
yüreğinize kaleminize sağlık, kutlarım
Saygılar