'akortsuz jant hüznü'özler misin bilmem o anları çarpmadan önce aile arabasına hızlıca tek eliyle gün tüketen akşamları kolalanmış gömlek yakalarına sığınmış kılları bir karga kadar ciddi bakamazken hâlâ ve ütopya kayıp mavi gömlek imge istasyonlarında arıza çıkalı ben, daha arzulu biniyorum bu aralar monarşik kıllar üzerine mevsimi olmayan aşkların bedeli ağırdır, tadı demir mono trajik el çatlaklarına sebep o göz yaşları giriyor, giriyor daha iyi giriyor kramp böylece sen balıkları utandırıyorsun çıplak ayaklarına toprağı bir terlik numarası buluyor bir de çocuk telefon numaraları kadar absürt ben hürriyeti yılgın parklar da biliyorum itfaiyeci abiler kolpa yaparken kurtuluş yanıyor, adalet can çekişiyor ben darbeleri özlüyorum yanlış anlaşılsın diye biraz da bu gömlek ve palto tiksinirken sigaradan aç karnına çeyrek asır deyip de geçmemeli hayat elbet bir top gibi şişirildikçe insana keyif veriyor sonra darbelerin, darbelerin kedin çorap dilin avrasya annesini kaybeden herkes gibi bakışların gri adının armağanı bu tenin eski sevgililerinden bahsederken hamburgerin ketçapı akıyor yarı çapını bilseydim keşke okuduğun dilin, yediğin ekmeğin, sesinin bahsetmişken yine bu cebir toleranslı hendese ilminden arkama binmekten korkan çirkin bir özlem olsaydın yağı akarken haysiyeti abartı egzozu kadar itici kabahati olmalı bu platonik aşkların cezai müeyyidesi artık geri sayım; dışarıda bir gün arayıp sizi, kaldığınız günler boyunca yediğiniz yemeğin kuruşuna kadar iadesini talep ederler fakirlik belgeniz yoksa peki memur bey,aşkların, ya aşkların? b.k yiyene acıyorlarmış diye duymuştum bir martıyı yaktı sarhoş diri diri bir midyeyi ezdi araba bir kediyi ısırdı it bir kızın ırzına geçti puşt duymadım hiçbirini iki ismin belasına evla kaldı himmet hikmetinden sual sorulmaz Rab içimin kirini biliyorken fırçanın darbesini oysa kurumuş kısmıyla yapacaktı boyalı taraf geldi tavla gibiyiz artık gitmek için kıran kırana. |