Ötekilerteninin yağmur gürültüsü dökülendi üstüme nefesinin uçuşan ışığında ağır ağır ölmeli kaynağından kop, çıplağınla ört, yağ yağmala korkum yok can dediğin nedir, bin yıllık uzaksa yolun yoluma gülüşünü ters çevir değmesin yakasına gömleğinin bildirdiğin yerden, kendi yönümden doğru seviyorum seni sakallarının gül bahçesine dolandı aklım yağmurlar çok kısaydı ayrılıklar için, otobüsler hep dolu şehir hep yorgun hep bizim için bir “hiçti” en fazla ölüm en iyi oyuncu işleyen bıçak gözlerin tenimi diri diri kesecek dokunsam ah kirpiklerin tuzla buz öyle soğuk bir camekanın alnı gibi toz ve mavinden hallice birikmiş onca mürekkep yayılırız evrenin toprağına el ele düşerek kapımızı da kesti işte rüzgar masamız sağlam mı yaslasam yalnızlığımı biraz koynun kanatlı korkuluk, korkum yok kovalamaya kendimi sarı bir perçemim en fazla ,fırtınaysa ellerin biliyorsun ne azsa o kadar lazımdır ve bitecek bir gün kargaşam balkonda çiçeklere su verir gibi yapıp dökeceğim karanlığımın dibine o uzun gemiler yırtarken renkleri bir gün ;yeryüzünün koynuna iner gibi düşeceğim toprağa sevgilim |
dinleniyor bedenim, ruhum, gözlerim. Kalbim.
Bilmiyorum, belki nedeni sözcükleri fazla yormuyorsun, insan burada ne demek istemiş demiyor
ama sıradan da değil şiir dilin..... bambaşka bir havan var... Çok sevdiğim.