Marko Annesini Bulacak
üşümekten ağlardık
sen dalları çıplak ağaçlara sarılırdın ben senin o yokluğa sarılma samimiyetine sen dumanlı akşam kokularına mecbur yoksunluğumun çiçeği tüm çizgilerimin üstünü çizdim ölümden yana daha seçici olmaya haksızlık yapmamak adına önüme çıkan her bulutu rüyalarıma almıyorum artık... "sokağın akışına bırak kendini çarli" derdin ya "artık okul yok ısırılmış salçalı ekmeğin yorulmayacak üçüncü saati beklemekten kahramanımız marko annesini biz marko’yu bulmadan ölmeyeceğiz şımarık kızlar çilli oğlanlardan sıkılacaklar ama biz gene de yolumuzdan dönmeyeceğiz"... fıstıkî yeşil iskarpinlerimle seni yakalamak için hâlâ koşuyorum sanki evler yollar farklı asık suratlı adamların bakışları kapris yükü sıkıcı kadınların sesleri farklı ama ne marko annesini buldu ne de biz marko’yu... hiçbir yazı birlikte geçirmedik ama bir yazı birlikte geçirmeyi en güzel biz düşledik hiç birlikte yolculuğa çıkmadık ama kimselerin bilmediği ülkelerimiz oldu kaptan "kızlardan yana şansımızın olmaması hiçbir şeyden yana şansımızın olmamasından" derdin ya en çok da ona gülüyorum kaptan çoraplarımın topuk yerlerinin yırtık olmasını kıskanır hırslanırdın ucu kopmuş terliklerini bir şovalye edasıyla gösterirken bile topuklarıma bakardın ağızlarımızdan çıkan buharlarla oynayarak okuldan kaçmayı özledim üzülme kaptan dert etme yoldaş demek ki birlikte olmak adına çok iş becermişiz birlikte bilmemiş birlikte olmamışız ama sevmişiz sevmeyi... kağan işçen... |