Kamga
illetini gizlemek için
kendi içine kesik kesik öksüren bir adamım şehir teyakkuz halinde yine de şiir düşebilir hazan hep mi ihtilal kokar anne bu illet beni de babam gibi öldürebilir... neyse işte anne kış gelip çattı bir dağ bile yakamadım henüz camiler açık minareler segah makamında devlete sorarsan makul şüpheliyim hala üstüm başım ya gül kokuyor ya kan kaçak çaydan halliceyim beyat pazarlarında ve düzenlice vurulmaktayım serhat boylarında.. kırkından sonra mı ağırır her yanı insanın muhacir enzimlerden otitten diş sancısından kaçıp knut hamsun’a sığınıyorum usulca kadim açlığıma ilkel suskunluğuma sarılıyorum sonra içimde alıngan bir ceylan tepinmekte anne bilsen ne çok ihtiyacım var sana... kelamın ağusu en iyi bana siner anne yine de bunu bilme sen bilirsen rahat ölemem ben öyle çok yüklü ki her şey ciğerim de yaralı avucum kadar yoruldu bu hüznü taşımaktan.. iyi ki görmüyor ve değmiyorsun artık herkese hazin hikayeler anımsatan çocuk cesetleri taşıdığım şiir kadar savruk şiir kadar yaralı bu yüzüme değseydin rahat ölemezdim ölemezdim anne.. bu yüzden her seferinde anne şiirimi sana çağırıyorum seni şiirime... |