olmasın tahta atımçok kadim zamanlarda benim bir tahta atım vardı benim tahta atım varken dört nala koşardı tarihin yaralarını sarmak için ve ezberletmek için adiyat suresini maden işçilerinin öle öle bulandığı havzalara susa susa baktığım kadınların yüzleri nasıl da yaralıydı beyaz leçekleri eprimiş yürekleri nasıl da paramparça.. bu kadar çok ölenin bu kadar çok ağlayanı olur mu olur elbette kendi çocuğunun cesedine baktığı gibi yaralı her türküye kabuk bağlayan anneler dünyanın en derin mezarına inip tanrısı gelip ayaklarının altına cenneti serinceye dek uçsuz bucaksız gözyaşları dökmeli yoksa neye yarar benim tahta atım varsın olmasın ne çıkar.. efsanelerden çok önce benim tahta atım varken bir asam vardı benim bir asam varken şavkıyıp çöllerde hançer gibi kesip dalgalarını kızıldenizin yani varken benim bir asam hiç mavi serinliklere çıkmamış acıların sancıyan yüreklerin ağlayan annelerin kuşatılan surların ifşa edilen sırların kimsesi var mıydı sahi bu kadar çok yalnız olanın bu kadar çok kimsesi olur muydu olmaz tabi ki olmasın benim de bir asam tahta bir atım olmasın anneler bu kadar çok ağlarken neye yarar ki.. |
Bu cephane bitermi acep?