Çatlak Roman
Tırnaklarımın ucunda tembel bir kedi
Ellerim uyuşuk ve yorgun Kedi üşengeç ve tembel Kolumu alıyor uyumak için Kolum uyuşuyor Bazı şeyler hiç uyuşmuyor Büründüğüm kaygılarımdan uzak kaygısız bir şehirde dolaşıyor gözlerim Telaşsız gözlerini arıyorum Bulamayacağımı bilerek Saat belki çok geç Belki gözlerin çoktan geçti şu tramvayın içinden Ben kaçırdım önce tramvayı sonra sana ait olan her şeyi Gürültülü bir romandı bizimkisi Uzun süren müzikal gibi Müzik eksikti ama sessizlik hâkimdi, gürültülüydü Şıngırdayarak döküldü kalbimin camları Sonra yere düşen incinin sesi Önce incindi inci, sessizdi Sonra kırıldı Bir daha onarılamayacak kadar çirkin kırıldı Çirkinleştim, yorgundum, düzeltemedim Daima ağlayan bir çocuktum Hıçkırıklarımı saklardım Saklayamazsam daha çok ağlardım Fotoğrafların içine girmeyen hüzünlerim var benim Çatlakları kapatan gülümsemelerim Ama o buzlar erirse diye Korkularım sabit Erirse görünür, erirse çıplak kalır yüzüm Tüm korkularım görünür Tüm utançlarım, sakladıklarım Bir uyuşukluk düşüncesi bu dudaklarımın yarattığı Dileklere ağaçlarına yuva yapmak, kuşlardan çok özentiliyim Çatlamış mısırın karnından doğan mısır, ufalanıyor Yüzümün çatlaklarından sızacak bir şey arıyorum, bulamıyorum Yüzüm ne bahtsız, gülüyor aynaya Mısır kadar kalabalığım Patlarken, acısına refakat eden tencere kadar kucak dolusu sıcak Ne çok sancı, ne çok kalabalık Acıya gelince ne çok yalnız Bir romandı bu Kitabın çatlaklarından süzülen Yazılamamıştı, yazmaya teşebbüsten tutukluydum Ve üşümekten üşengeç düşen dizelerim vardı “Nasılsın?” diye sorduklarında “Seni sormalı” diyebileceğim kimsenin olmaması, ne zamandır Çok uzun zamandır Alıştığım kelimeleri ne zamandır unutmuştum Gözlerimdeki şu amansız hüzün Ancak camlar kırıldığında inecekti aşağıya Pencereden sarkan çiçekler gibi Kaldırımın kenarında tam tekmil bekleyen kedi Şahitlik eder gözyaşlarıma Daha ne kadar kanayabiliriz bu karanlıkta Her gece uyanıp rüyalarımdan Uzun düşler kuruyorum Beğenmiyorum rüyaları Onları kaldırım yerine düşlerimi yerleştirmek istiyorum Bir şeyler artık yer değiştirsin istiyorum Son sızmadan önce İçimde yanan ateşlerden haberin yok Sen kıvılcımdan dert yanıyorsun Uzaktan yıldıza benziyor acılarım, beş köşeli Oysa ezik büzük, biçimsiz Sana güzel görünüyorum Aynaya çirkin Aldanıyorum her defasında, kandırmamak için Kandırmaktansa kandırılmak daha kolayıma geliyor Kandırmak ağrıma gidiyor Kırmaktansa çatlamak Kanamak, kanmaktan iyi geliyor Kırılganım ancak bir kedinin yırtacağı kadar ince derim Kırgınım tüm çatlakları bedeninde taşıyan eski, atılmış bir bardak gibi Doluyum yine de İçim almasa da Doluyum, sonsuza dek kanayacak gibi Altı Kasım İki Bin On Dört 17 00 Nevin Akbulut |
gerisi ancak uçuşur çevrenizde
yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
saygı ve selamlarımla...