Ruhumuz bir ıslık bitimisesinin duvarlarına çarpıp dönüyor nefesim ah ben bu köprüyü kaç yükle geçtim bilsen güvercin kanatlarını ruhumun taşımaya gelirdin yorgunluğumu bir kalbini değil, gözlerinin karasını emanet aldım gidiyorum, uzunca gitmek ne güzelmiş başını yaslamak bir otobüs camına yaslanır gibi yokluğuna alnından öpüp yatırıyor oğlunu bir ana yeryüzü beşiğine, su taşıyor bıkkın kuyular dindirmek için içimizin çölünü sen bana gönüllü kurşun bunca ölümün içinde… adımlar yetmiyor gitmek için açmak gözlerinin siyah hediye paketini ve düzenlemek gününü yepyeni bir sözcükle ve bir çocuk, içinde çırpınan gecenin nefesi okyanus mavi sana yazsam ismimi o kadar okunaksız bu uzaklık, etinin gürültüsü gibi gelip zonkluyor kulağımın çatısında! daha da yükle, belimin sağlam iskelesi ve boynum göğüne dönük telaşımız her ölüm gününde, ruhumuz bir ıslık bitimi yırtılan yerlerini onarıyor bıraktıklarımız gölgemize değen bunca güneş lekesi çıkmıyor, uykumuza duran sesi yalnızlığımızın dünyaya inat için, seni çağıran şarkılardan hayat tuttum yepyeni, boşluğu doldurdum, martı çığlıkları ne için daha ne anlatabilir böyle, denizin varlığını bize |