eylülistanŞiirin hikayesini görmek için tıklayın esmer, yenik, mağrur ve mahzun aşiret çocuklarına eylüldane.. U’ bağlaçlı bir şeyler söylemek istiyor canım ama en çokta susmak bilsen nasıl yetimim.. ne kadar götürmüşüm seni ve ne kadar pörsümüş ruhum ruhunda sürüklenirken yoldur.... ya da ne kadar bırakmışsın ne kadar tüketmişsin bizi sürüklenen ruh değil anlarsın çünkü o hiç bir yerde sürüklenen alındır ve alın patika bir kader çizgisi bir yolcuyla konuşacak ve söylediklerine zeyl olacak kadar delisin yine de bilirsin ki yol en çok adamın içinden geçer. ve bir çocuk zeyl olanda sürüye zeylin zeylidir rüzgar. gülümse çünkü yoldur; _____camda kalır ve soğuk bir anne bakışı olur boynun _____yoldur; akarsın sanki sen... / bir iki üç dört.. dilim körebedir benim ve hep rakamları tuhaf sanışım.. / rakam halkıma rakımı çağrıştırır bunu en iyi şoförlük yapanları bilir evvel batındır ve zahirdir ahir elleri minnacık bir ay geçer içimizden ve tutulur bahis tutulur her şey. çünkü ayrılık başlamıştır. rakamlar tuhaf değilmiş oysa bir yerin girişinde nufusu ve rakımı yazılıysa şehirdir yazılmıyorsa kasaba her ikiside yazılıyorsa bilirsin işte bütün rakamlar içinde sürgün ve gönülsüz bir eylül bir kadına sarılmak elleri ölü bir çocuğa sarılmaktan zordur ( yanılıyor muyum..) yanılganım be çocuk bu yüzden tutulur nutkum ve sırf bu yüzden yayılgan bir bahre zoraki dökülürüm kadınlar sarılmak için her zaman meridyenin dışında ve çok enlem boylama gelince zaten boydan boya zoraki sevişme _____yüzüne hiçbirşey vuramam çünkü rayiha rüzgarda gelir ve rüzgarla gider _____yanık bir ten gül kurutur yanlızlığına gönüllüyüm gönlüm var halden bilene halden bilen yoldan da anlar sabahın en köründe hammal adamların hışmını da hışım dediğin de dediğin yanılgandır ve bazı şeyler donuk rüzgarlarla kalmış şimdi yüzümü yüzüne vurdum ya çok mide krampı ve nutuk tutulması dedim ya dilim körebe... dilim diyorum sızlıyor göbek bağım göbegim kısa kesilmişse ilk anam acımıştır gerisi yalan karga eylülde gelir (titi değil) allah her mevsimde ikisi de öngürülmezdir anama küsüm hala çok sigara içtim, başım ağrıyor çok nevrotik ve mütebessimim.. anam demem anneme oysa böyle kırılgan olmasam mahdut bir ülkenin karnında külleniyor her sözüm henüz göbeğim yok dilimdeki bağlacın acısından acıdan göbek bağım kısa kesildi diyedir boyumun kısalığı rayiha yanıktan yayılırsa güzeldir; her yanığa güzel diyen zaten esirdir ne yanılgı..! enlem-boylam meselesi değil; derin dağlar kadar anne dedim ya içimde bir dağ kesin intihar eder sonrası örgü saç göz nuru ve hırka: yangından kalan.. çünkü uçurtmamız tellere takılanda yırtık güzel durur ruhumuzda: kadir biliriz.. leyldir ve top oynamak yasaktır küçük gövdelerde güzel durur yırtık; anam alnımda al bir iz ve dahi teller sosyalist şifa niyetinedir hilal altı kaş yarılmaları: topun ağzındaydık oysa ardındayken: hep karanlık hep gecedir ve çocukluğumuzdan arta kalan üretim fazlası hilal altı yasaktır ve ana öldürür şimdi ölüm ne kadarda numarası silik bir formadır.. teller hep yırtılandı ve tel kadayıfı hep en iyi benim döktüğüm doğruydu samed yalancıydı çünkü o hilal altı vücut yapardı bilirsin küçüklerin kasları varsa tellere daha çok takılır ve teller kaslara yapışır telden hilal altı kaslara yapışma anı yapışır ve kalır o yüzden şifo mehmet ve maradona hep çocuk hep silik ne çok ben.. bir de sahi çocukken benim soyadım neydi unuttum en çok ben koştururdum oysa metruk kilise yollarında kilisi bilmezdi silik çocukluğum o vakitler henüz samed yalancı değildi ve de asker ve forma nedir nerden yırtılır bilmezdim daha büyük yırtıkları onarmakla meşgüldü annem tel örülür mü ki hiç çocukluğa; örülmez.. hırka anne örgüsüydü ve henüz hiç bir sevgiliye tanık değildi tellere bir tek üveyikler takılrdı bir de arasıra titiler.. titiler... titiler.... ömrümün samed görmemiş tarafıydı titi dediğim çünkü kendine yetmezdi o vakitler ömrüm kendine yetmezlerime kazak örerdi annem babamsa hep bir silgi artığıydı yanlışlarıma.. yeterdi kendine o silik şimdi alnımda değil değil.... silgi beresisin alnımda samedse hala iri ve hala yetiyor kendisine hilal altı yasaklayan ve ölmekle tehdit eden analar allah düşürmeye hazırlardı bir akla bir çocuğa bir allaha birde çocuğa şimdi nevroz ve çocuk allahla baş başa dişdişedir yanık bağrımda.. anneler kolay ölmezmiş oysa bitek bunu bilseydim bitek bunu.. çok kas yapar ve yeterdim allahla başbaşa kalmış çocukların mavi mavi gözlerine analar da kolay ölürmüş çocuk şimdi bunu öğrendim ve küsüm tüm tehditkar kaslara ve yıldırma çabalarına söylesene şimdi çocuk kaslarımı hangi anda hibe edeyim hangi toprağı hangi elimle eşeleyeyim allaha yakın ve zerre kadar şefkati olmayan hangi ana zerre kadar yumuşamaz zerre kadar mavi değil gözleri çok tehditkar bir anneye küserek başladı belki bu ialhi hikaye... bak çocuk! allahın bir öyküsü var mutlaka yoksa durup dururken allah olunmaz ve durup durup kaslarımda erimez tüm şeylerim şey dediysem soluna dönme bilesin nki ağlarım sobe sobe sobe... dedim ya dilim körebe... daha ne diyem sana madem allahın bir öyküsü var dedik bu öyküde kırıntıdır artık her şey _____şimdi susuyorum _____annesine küskünürken ağlamaktan korkan dağ esintili delikanlı yanına yaslananı _____ve terk ediyorum bir metropol kızının şaşkın yüz ifadesine ömrünü hibe eden ______mağrur yalnız -hazin bir esaret hikayesini anımsatan- aşiret çocuklarını nasıl istersen öyle kal orda ana işte anla ’çocuk bilmez..sade bekler..’ dediğini duyar gibiyim ne çok yırtıldı kazağımız ve ne çok yenildik tel örgülere ne çok bekledik bekledik... bu kadar içrek olmasaydı sesimiz ve allahımız işimiz hep rast gidecekti.. belki de kaslarımız olacaktı beklemek düşmüş bize çocuk! beklemek! yılma nolur ağlamaya devam et ve ’titi’ler her öykümüzde hep bilerek unutulacaktı.. yoldur; en çok gidenle ve gitmek sen gidince.. |
Hiçbir şeyi bilmeden yıllardır savurgan lâf-lar yollamanın sebebi en kolay yoldan duyarlılık. Ne yaşanmış daha neler yaşanacak umurun nefsine ağır gelir...
Islah eyle Allahım sustur da düşündür Allahım (bizi)