hoşcakallar yakıştırıldıysa aşka
kal demek nasıl şuursuzluktur
anla
şarap ve aşk aynı dudakta sevişir
gitmelerin eşiğinden inerken nefesim
yokluğun terler avuçlarımda
kırgın dilime sus payı düşürendir ebabil bakışlı mevsimler
seni sustukça kısalır zaman

sigaram boyun büker gidişinin yollarına
penceremin buğusunda adını hecelerken parmaklarım
kadeh kadeh sensizliği boşaltırım gün ortasına
yalanlara fal kapatmayı adet edindiğim gün
gelecek cümlesine geceyi yakar gözlerim
gidişin yol arar saçlarımda

gözlerimde hayalin sallarken beşiğini
girer güneş sabahın koynuna
kaçamak avuntular d/indirir parmak uçlarım
düşünce ölüsü mezarların sakinliğine çekiliken bedenim

sen bulaşmış ellerim saklamak isterken ellerimden
silkeledikçe dökülür teninin parmak uçlarımdan
elvedaların ipini çektiğin gün yalnızlığın aynasından
şehir kahvelerinde demlediğim gece uykularım
firar etmiş yokluğun başım yastığa hasret
anlından vurulmuş düşüncelerim
adın gitmelerin vaveylasında
infilak eder bir volkan boğaz çukurumda

göz yaşlarım okyanuslar taşırırken
şehir köşelerinde koyu acılar kış kesilir kırağısında
her gece ay çekilirken kumsalına
hatıralar biriktirdim adının kuruyan yanlarına
sen elvedaları giydirirsin başka yataklarda
ben yelken açarım kıyısız limanlarına
mevsimler sensizliği sahiplenir
uğultusunu savurur rüzgar satır aralarına
yüreğim ihanetini kustu bedenimin ortasına
günahlarımda büyür gidişin, yükselir göz pınarlarımda

ayazlanır sızıların
yaz bir avuç ateş
yalnızlığıma sessizliği, suskulara cümleler bırakır
baharlar başka zamanlara düşlenir
sonbahar sızılarını döker yapraklarına
gitmeler ertelenir yarınlarımıza
şimdi ne sen gördüğün düşten mekruh
ben
gidişlerinden
sen demeyi unuttuğumda yer değişir aklımla yokluğun
sahrasına düş kurduğum gelinler
eksikli ölümü diler gamze çukurunda
kulaklarım kapanırken ayak seslerine
içimde ayaklanır kimsesizliği seslenen gürültüler
yalan aşklar kuşanırken gece yorgunluklarımda
bedenimde ağrı gönlümde ufuk kızılı vurgun
akliyat
neyin uykusuzluğundan uyanır çalıntı düş kuranlar