kendimin dışındaaz çıkmalıyım kendimden dışarı pencereleri, perdeleri açmak yetmez biraz uzaklaşmalıyım kendi göğ(s)ümden ayrılıp dışımdaki göğün hala mavi olup olmadığına bakmalıyım sokaklarına dalmalıyım kendimin dışındaki şehrin dedim kaldırıp başımı baktım gökyüzü mavi mi yeryüzündenden yükselenlerle perdelenen buruk bir mavi yeryüzü toz, yeryüzü duman yeryüzünde iki yüzlü -ya da bilmem kaç yüzlü- insan gökyüzünde ısırgan dokunuşlarıyla kavurucu bir güneş o yüzden ayık kafayla aynı kafayla olmaz kendimin dışına çıkmak için önce içmeliyim şarabı en kırmızısından ve en yıllanmışından dibine vurmalıyım sarhoşluğun başka türlü dayanılmaz içince ya çok güler ya çok ağlarım bu kez ikisini de yapmalıyım aynı anda kahkahalarla hıçkırmalıyım gözyaşımın gülmekten olduğunu sanmalı beni görenler yürümeliyim savruk sonra düşmeliyim bir kaldırıma "üstüm başım toz içinde" düştüğüm yerden kaldırmaya uzanan elleri itmeliyim huysuzCa hatta küfrederek tam da bu anda d/üzene gelmişine, gelmemişine çağrılana, gelmeyene umuşa, bekleyişe ava, avcıya aldatana, aldanana soyana, soyulana yalana, inanana küfretmeye sebep mi yok unutmaya, unutamamaya konuşana, susana hak yiyene, yedirene günaha, sevaba .... sarhoşum ya bakmaz kimse kusuruma ayıplar biraz, olsa olsa belki acır biraz da sonra bir kelebeğin zedelenmiş kanadına tutunarak kalkmalıyım düştüğüm yerden bir hamlede değil düş/e düşe dilime devrimci bir türkü yerleştirip ya da en acıklısından bir ağıt kendi telime kendi tezenemi vurarak sarhoşluğun yayvanlığıyla bağıra bağıra ayrılıp kendi karanlığımdan az da gecenin göğsüne yaslanmalıyım dönerken gök başımın üstünde yıldızlar pırlantalı çivi gibi çakılmış göğün tavanında göğü tutmak için, düşmesin diye ve sönük bir ampul gibi ay ilan-ı aşk eden yeni yetme bir delikanlı gibi yürekli sevdalar üstüne yazılmış şiirler okumalıyım geceye zulada kalmış bir şişe şarap daha intihar eder gibi içimdeki hayattan bir avucumda gözyaşı dumanı üstünde bir ocağın karşısına geçip geceye karışan günü karartan dumana baka baka yalancıların hükmettiği dünyaya "fincancı katırlarını ürkütmeden" he yatıp -düşerek demeliyim belki de- bir kör çukura sessizce.... görüyorsun/uz değil mi hiç bir fark yok içim kadar karanlık dışım da her şey aynı içerde ya da dışarda "hep kahır hep kahır hep kahır bıktım be!" |
içindeki kimsesizliğe mi yoksa
neyse, ayılınca konuşuruz
sevgiler arkadaşım