unut(ul)mak
ne vakit seni unutmayı düşünsem
bir ağrı başlıyor göğsümde dünya bütün ağırlığıyla göğsümün tam orta yerinde dönüyor sanki bir kervan zifiri karanlığa taşıyor beni göçünde kuşlar sürülüyor gurbete karanlık bulutların önünde umutla canlanacağını beklediğim kelebekler çürüyor bir gelincik gelen baharı umursamayacak kadar yorgun ve solgun rengi içindeki şımarık çocuğu özlüyorum seni özlediğim kadar seni unutmayı düşününce içimdeki seninle şımarmayı özleyen çocuk yaşlanıyor yaşını ve bedenini taşıdığım kadın ölüyor seni unutmak unutulmaktan daha çok ağrıma gidiyor ne vakit seni unutmayı düşünsem bir çöl kavruluyor içimde fırtınalı bir okyanusa düşüyor gözlerim ellerini arıyorum acele yokluğa yazamıyorum adını varlığın öyle çok öyle büyük ki silmeye kıyamıyorum adını adres defterlerimden izlerini gönül sarayımdan bazı insanlara bazı şeyler yakışmaz ya hani ben de unutulmayı sana yakıştıramıyorum huysuzluk yakışıyor da yakışmıyor sana küskünlük kartal yüreği yakışıyor sana kendi içindeki özgürlükle süzülmek mavide kollarına şefkatle kucak açmak delilik pırıltılarıyla taçlanmış akıl yok yok büsbütün delilik yakışıyor gözlerine hüzün yakışıyor evet ama daha çok ışıltılı bakışlar ellerine sıcak dokunuşlar yakışıyor sana suskunluk, sessizlik değil sana yakışan gürül gürül çağlamak ama yakışmıyor unutulmak o yüzden ne vakit seni unutmayı düşünsem unutulmaktan daha çok acıtıyor canımı seni unutmak ne olur bırakma beni unutmanın s/ağırlığında seni unutmak istemiyorum kendini unutturma |
ne vakit seni unutmayı düşünsem
unutulmaktan daha çok acıtıyor canımı
seni unutmak
___________________________ne zaman seni unutmayı düşünsem bir çocuk ağlar içimde, tutsam ellerinden baştan ayağa gözyaşları.
ince kaleminiz varolsun, tebriklerimle