(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Dört duvar oyun mavi gökyüzü şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Dört duvar oyun mavi gökyüzü şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
"bana Butîmar kuşunun hikâyesini anlatırdın hep...hani deniz suyu ile beslenen kuşu...eğer denizden su içerse; denizin kuruyacağına inandığı için su içmeyen ve susuzluktan ölen kuşun"...ben hep kuşların kanatlarında gezdirdim özgürlüğümü...ama kendim ne uçmayı öğrenebildim...ne de kanat çırpmayı...sen bunu hiç bilmedin sevgili...boşver sen beni yine öyle bil...öyle hür ve özgür...
...
vakit geldi götürecekler birazdan seneler sonra gökyüzüne masum bir dilek bağlayıp tahrip olmamış, günahsız bir bulut bulmak öyle zor ki adıma
güneş çarpabilir dışarda içerde köşe-kapmaca oynadığım duvarın bundan sonra bana ne kolunu uzatmasını bekleyeceğim ne de başıma değen tavanın iki adımlık hücreyle bir olup boyumu ölçmesini
üzülmüyorum aslında zatıâlim kapalıda neyse tabutun içinde de atar nasıl olsa aynı voltayı aynı çapraz buluşma ve hiç uzamayan adımlarla küçülüverir çabucak kalıbı
belki birkaç paslı çivinin üstüme yamuk çakılışını görmezden gelirim bu sefer toprak ipotekliymiş ya da değil kaç kemik düşermiş metre kare başıma bilmiyorum ne fark eder
Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’na da gerek yok vasiyetimdir türkülerle uğurlayın beni kırk’ım çıkana kadar ne yapın edin güllerle örtün üstümü ne biri ağıt yaksın mezarımın başında ne de döksün bir damla gözyaşı korkmayın yalnız olmayacağım orda karşılaşacağız elbet eş ve dostla
gidiyorum sevgili ne güneşim var şimdi ne de su içebileceğim bir avuç denizim saatler ölümü potansiyel suçlu beni geçerken ellerini uzatıyorsun bana elin elimde artık gözlerimi yumabilirim
... ...
m.g
o dört duvarlar mayınlarla döşeli ve tahriplerle dolu...parmağını dokunduracak olsan kaç kişinin çözülmeyen çığlığı ve direnişi yükselir.Deniz'in...Hüseyin'in...Yusuf'un...Mahir'in...İbo'nun...Cemo'nun...Meyro'nun...Seyid'in...Medet' in...İrfan' ın...ve daha nicelerin...Edip abi de diyor ya hani:
"Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri."
"gidiyorum sevgili ne güneşim var şimdi ne de su içebileceğim bir avuç denizim saatler ölümü potansiyel suçlu beni geçerken ellerini uzatıyorsun bana elin elimde artık gözlerimi yumabilirim"
"ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!"
...
vakit geldi
götürecekler birazdan
seneler sonra
gökyüzüne masum bir dilek bağlayıp
tahrip olmamış, günahsız bir bulut bulmak
öyle zor ki adıma
güneş çarpabilir dışarda
içerde köşe-kapmaca oynadığım duvarın
bundan sonra bana
ne kolunu uzatmasını bekleyeceğim
ne de başıma değen tavanın
iki adımlık hücreyle bir olup boyumu ölçmesini
üzülmüyorum aslında
zatıâlim kapalıda neyse
tabutun içinde de atar
nasıl olsa aynı voltayı
aynı çapraz buluşma
ve hiç uzamayan adımlarla
küçülüverir çabucak kalıbı
belki birkaç paslı çivinin
üstüme yamuk çakılışını
görmezden gelirim bu sefer
toprak ipotekliymiş ya da değil
kaç kemik düşermiş metre kare başıma
bilmiyorum
ne fark eder
Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’na da gerek yok
vasiyetimdir türkülerle uğurlayın beni
kırk’ım çıkana kadar
ne yapın edin
güllerle örtün üstümü
ne biri ağıt yaksın mezarımın başında
ne de döksün bir damla gözyaşı
korkmayın yalnız olmayacağım orda
karşılaşacağız elbet eş ve dostla
gidiyorum sevgili
ne güneşim var şimdi
ne de su içebileceğim
bir avuç denizim
saatler ölümü
potansiyel suçlu beni geçerken
ellerini uzatıyorsun bana
elin elimde
artık gözlerimi yumabilirim
...
...
m.g
o dört duvarlar mayınlarla döşeli ve tahriplerle dolu...parmağını dokunduracak olsan kaç kişinin çözülmeyen çığlığı ve direnişi yükselir.Deniz'in...Hüseyin'in...Yusuf'un...Mahir'in...İbo'nun...Cemo'nun...Meyro'nun...Seyid'in...Medet' in...İrfan' ın...ve daha nicelerin...Edip abi de diyor ya hani:
"Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri."
seni burda görmek güzel Mine...
sevgimle...