Şemsiyelerde Gazel Yağmurları’senin dallarında bana yer yok’ dedi gazel düştü ayrılık koydu ağaç, güze dönen yüzünün adını soğuk oldu mevsim, üşüdü... yağmura bulayamam ben seni eylülüm hem bulamam adını ayak uçlarımda biriken gitmelerden ’ıslanınca kaybolmaz hayaller’ diyorsun öyleyse suya düşünce ölmeleri neden ? -son güncelerimde k/ayıp bir kelime gibi şimdi soramadığım her sorunun yanıtı olmandan korkuyorum hani bazen gazeller kadar uzak ama yakın ayrılıklarımız ve ağaçlar kadar yalnız, sonbaharda ellerimiz ama ben bu mevsimin hüzünlerine ağlayamıyorum çünkü sesin çınlıyor yine suskunluğunda, duyuyorum dökülmeyen acılar içinde kırık bir ayna var bakamadığın ve bakamadığımız her yüzün içinde bir aşk bir serçe kadar ürkek ruhlarımız, yüreklerimize dokunurken ve okunurken güz masalları, ben senin yüzüne yürüyorum söylediğin her kelime kadar içimi yakıyorken için ruhum acıyor yine konuştuğunda, susuyorum -bahar çocukluğumu bağışladığım gözlerini götürme, dur dur! buralar salıncakları yasaklar bana sen yokken bir umutsun sen ilkokul çağlarıma benzeyen, kuşkusuz her mutlulukta senin adın kokuyor tüm baharlar bu yüzden dokun gazellerinle, geçmiş tüm masallarıma dokun, sonunu kendim yazdım son(suz) baharlarda... ’mevsimler seni benden almasın’ dedi ağaç, gazeline duymadı sesini ağacın, yağmur olup düştü şemsiyelere yeni bir mevsimin vuslatına kadar gazelin terketmeleri büyüdü soğuk oldu mevsim, üşüdü... Büşra Topbaşlı |