EVİNaşk... duvarlara kazındığı haliyle asileşen devrimci kelimelerin aralarına sokulan adındaki harflerle seviyorum seni kanımın çarmığa gerilen peygamberini seyrederken gözlerinde kursağıma doluşan çivilerle kanıyorum renksiz fotoğraf özlemlerine ... rüzgara karşı konuştuğumda yüzüme vuran sesimle doyuyorum sana bir kuş cıvıltısı çığlık vapur dinletisi karanlık bir geceden geçen tüm düşler aklımın coğrafyasında koşup saklanıyorlar saçlarının ikindi vaktine takvim yapraklarıyla ayrıldığım zamandan sonra yokluğunun rakamlarla değil varlığının uzak ihtimaliyle sevildiğini söylemeliyim harflerle ortak şiirler yazdığım gözlerinin kenti nasılda ışıldıyor beyaz kağıdın evreninde özlediğimde seni demlenmiş akşamı içerek tütünlü bir yorgunluk sarıyorum sokaklara uzanmış rüzgarın sahipsizliğinde kalabalık hayallerle seni ,hep seni adımlıyorum kaldırımlara yanımdan geçen gölgenin tanımadığım kokusunda aramak seni en meczup yanımla birden kendime dokunduğum ağrımdır seni seviyorum demeyi yakıştırmadığım zavallı yalnızlığım var öyle bir adamlığın kaybedilmemiş sancılarıyla alışıyorum sana çünkü , ölüdür bende her olasılığı ayırt etmeden aşkı alıyorum koynuma dengesizce çatırdayan benzetmelerle uyumak istiyorum sana bir tren geçmesi maden göçüğü ustanın çırağından öğrendikleri anne gözyaşı baba yorgunluğu ve zulası hazan bir sevda hepsiyle dalıyorum saçlarının yolculuğuna düşkünlüğümün caddelerinde çıplak yürüyorum seni alıştığım kadarıyla ağladığım bildiğim kadarıyla ulaştığım hayatın resimlerine çiziyorum dudaklarını ve aralarından geçen zaman benim uğrak vakitlerimin o şiirler döktüğüm geceleridir konuştuğun bütün sözcükleri toplayıp eli ayağı çekilmiş hayatın yüreğinde topluyorum varsayılan gerçeğinle değil var olan hayalinle saklıyorum seni hiç kimseye anlatmadığım anlatamadığım suskunluğunu dinliyorum uzağın mesafeler katettiği hava zerreleriyle telgraf yazılımlarında bulduğum o lisansız kopyasız ezbersiz haliyle ağırlıyorum sus dokunuşunu ve ne güzel sadece doğaçlama seslerin arasında duymak seni kapı gıcırtısı ayak atışı kedi miyavlaması pencerede yağmur tıkırtısı sen sus bunlarla konuş benimle duyduğumdan daha çok alışırım harflerine ağır ve kül doğurmalı dinlerim seni olduğu gibi olmasın istiyorum dağınık bir masanın toparlanmamış haliyle gel istiyorum kitapların üzerine çökmüş toz yığınına bulaşarak sarılmak istiyorum sana ben bilinen ezberlerle değil doğaçlama bir anın ulu orta çığlığıyla istiyorum seni aşkın masumluğunu öldürmüş neslimin ağır tahribatlarıyla sevemem seni suyun renksizliğini gözlerinin renginde düşlerim her düşe ağır hayaller yükleyen insanlardan değilim karıncanın yükünde kavrarım seni güvercinlerin alışılmışın dışındaki uysallığıyla merhaba derim ben sende çocukluğumu özlerim özledikçe pamuk şekerli dörtlükler kazırım gülüşüne ağaçların gövdesine yazılan aşklarla gelmem sana bir dağın eteğinde tek başına direnen kardelenin umuduyla koşarım sana aşk düşüncesizliği kaldırmaz düşündüğüm kadarın fazlasında bulurum seni boşuna kandırılmış kalabalık değil adam gibi yalnızlıkta saklarım seni...! |
gerisini sen anla kalemi şiir yüreği şiir
şair dost...
daha ötesi ne yazsam yavan kalacak
yüreğimden kopan saygı ve sevgimle kutladım
şair yüreğini