ağladıkçave sonra sonrası ağır acıyla merhaba anne merhaba...! üşümediğimi say ki asılsız ihbarlara yenilmiş olsada aşk solumun uçurum sorgularından yüzü ak çıktığını hatırlat tren kuşlarına merhaba anne gece ışığını kapattığında adını unuttuğum kırılmışlığın bir parçasıydım üzerime kayboluşumun resimlerini savurdu biri yağmurun sırtıma seslenişini hiç unutmuyorum anımsadığım kavgayı yenilgiyle astım buruşturup attığım umutların dar ağacına avucumun içinde sakladığım çocukluğumu saçlarının beyaz düşlerine yolluyorum artık bir dervişin kitabında son nokta rehincide unutulmuş sevgi ağlamasıyım merhaba anne merhaba...! ... palazlandı yine suskunluğun kasık arasında korku zemherisi siyah kargaların ölümcül gölgeleri göğün mülteci mavisini kemiriyor ağlamadığımı say ki ürperdiğim her yokluğun kenarında açılan gitmeler çiçeğini kokladığımı saklamıyorum uydurulmuş bir masalım işte yüreğinin yaralarında anlat beni anne gecenin onikiyi vurduğu zamanda guguk kuşunun gizli uykusu olabilirim duvara orman düşer ağaçların arasından patikaları resimleyen bir ayrıntı düşünebilirim acıma , göz yaşlarından süt ver anne ben hiç düşlenmemiş bir hayalin adım atışını hayal edebilirim sonra büyür tutkulu dizeler ırmağında şiir hecelerin ellerinden tutup gökkuşağının altında o kadının saçlarından mutluluğu toplayabilirim anlat beni anne dilinin rahminden yeniden doğabilirim...! hangi pişmanlığın besmelesidir bu anne her çektiğim sabır tesbihinin boncukları ya sıratın uykusuna bırakıyor beni yada anlamını yitirmiş anılara içimi tarifsiz batıl yorgunluklar kaplıyor ahşap bir limana demirleyen kağıt bir gemiyim ardından fal bakan dilencinin ağzındaki yalanlar çözülemediğim için karmaşa çözülecek yanım olmadığı için unutulmuşluk hangi özlemin sahibiyim anne yüreğime yasal olmayan bir aşk sığınmış bilinç ağrıları ruhumda zatürre gözlerini benle kapa ve sabahın ilk ışığı olarak beni doğur anne...! ... eskiden çoğalırdım hürriyette dağınık olsada beklediğim sesler hepsini açar denizin dalgalarında rüzgara yedirirdim birer birer martı çığlığı arka cebimde uzanırdım uzakların senfonik ihtilaline gülümseyişimi bu hatıraların eşiğinde sakla anne süpürme tozlanmış odamın küf şiirlerini kızma tütüne azat ettim ciğerlerimi bir parça kitap kokusu saçlarımda uyanık kalmış bütün rüyaları okuyorum eskiden yıkılırdım derdine hayatın şimdi derdime karantina altında yaşam uyu anne uyu yarı ölümlü halinle düşle şimdi oğlunu...! ve sonra ağıt aldım sana anne ağıt sardım bekleyişlerine incecik ağlıyorum birazda ağrıyorum ve sonra hayatın gözlerine sürgün baktım çocukların bilmediği büyümelerle ardımda sağır koca bir yanılgı vaktimin dalgın gözlerindeyim bağışla beni anne artık doğal insan duygularının içinden çıkıp resmi tutanakların kör bakanıyım lal konuşursam aşkla bu kelimeleri dışladığımdan değil ifşa edip öldürmemek içindir ve sonra sonra ağla beni anne ağla...! için yarasına anne dokunuşu...! |