ıslıkmendil satan çocukların üşüyen ellerinde kimliği tespit edilmemiş düşler saklanırdı köprülerin ayakları dibine çömelmiş sahipsizlikler uyurdu acı hükümlü gecelerde martılar her soğuk rüzgarda kentin içindeki sıcaklığa çırpardı kanatlarını renksiz bir hasretin içinde buruşturulmuş şiirler pencerenin duvara karşı duran yalnızlığında ağlardı ve uygunsuz bir yanımla gözlerime küser ağlardım uçurum susmayı takvimlerin yaprakları kopmadıkları zamanın unutkanlığında tozlanırdı etrafa saçılmış kitapların içlerinde yüzen uzun metrajlı balıkların pullarında anlatılırdı hayat kimselerin uğramadığı bir suskunluğun sığınmasını dillendirirdi yelkovan ve dinlemelere mecbur eşyalara acı katardı akrep yanılmalar istikametinde bir yolculukta üstü başı mağlubiyet kokan koyu bir tütün sığınmasını karşılardı hüzün bir mum ışığında büyümeyi öğrenen aşkın sonradan meczup dağılmaları düşerdi ahşaptan karanlığa elimin içine sımsıkı saplanan kalemin ucundan dökülen duygu kağıdın suretinde yaşamaya başlardı şarkılar uçururdu çingene kuşları sokakların dar karnında berduş dilenciler toplardı arta kalan hayati bulguları bütün haliyle acırdı her zaman olduğu gibi mevsim ve aklımın kıyısında kendiyle restleşen bir çığlık kopardı masallar tükendiğinde üslubu sert bir gerçekle dağılırdı umut denizin dalgaları insafsızca döverken kayaların yosun tutmuş yalnızlığını bir gemi uğramadan terkedilmiş kentin limanına içindeki merhabayı kusarak sulara geçer giderdi özlenen uzak bir kıpırtı mutlaka dolanırdı pasif duruşlu aklın ufuklarında gözlenen ve beklenen biri hep olurdu lacivert güzeli eflatun gecelerde kendi gölgesinin yanında sevgilinin gölgesi varken bile özlemlere taşan sevdalar vardı artık sonu belirsiz bir hikayenin önsözünde anlatılırdı aşk düşük yapmış hayatın önlenemez kan kayıpları geri dönülmez mecburiyetlerle bir başına yolculuğa çıkardı ... anlatılamaz olan yürek dağınıklığında söküp atılırdı kangren düşler bas bas bağıran hayaller bir çırpıda öldürülürdü maktulü belirsiz cinayet vakitlerinde ömrün basamaklarından çıkarak bir mecburi saatte son bir kez bakılırdı geriye düşen pişmanlıklara ve irin sellerde bastırılmış kent usul usul kopardı dilini sessizliğe yemin içerek tarihin sancılarına gömdü kelimeleri geride çıplak yanılgılı insanlar ve betonların arasında sıkışmış bir hayat kaldı...! |
sözler;
peşine takılmaktan başka çare bırakmayan kavalcı...