Sıcak ülkeler geçiriyorum aklımdan üşümesin çocuklar gibi
...
sayılsaydı katları gibi’den çok tanınmamakla ünlü istasyonlar geçerdi mezopotamya yazardı örneğin İzmir de karşıyaka vapuru durup şöyle bembeyaz gibi gelirdi şurasına boğazımızın galatadan gece geçerdi sıvastan kopup gelmiş bir ayaz benim uzun saçlarım kıvıl kıvıl bir açtım bir örttüm yeniden açtım gibi uslanmaz sayılsaydı katları gibiden gibi. ne garip bir sözcük ürperdiğimde aşktan iki şeyle buldu bizi acıtan gibi deli gibi sonsuz gibi düpedüz yadırgı baktığımız gibi’lere uyan ışık geçiren bir şeye benziyor gibi gibi korkak gibi masum gibi sıradan bir ıslıkta toplayıveren karıncaları ıslak bir şadırvan altında aklımı gib’ilere verdim yedi düğümdür artık bir kadehi tutar gibi dikkatli ve cesur gibi arzulu gibi mağrur ve inatçı bir gece yarısı öperek yumruğunu rahova tünelinden geçip tiananmen meydanında bir tankın önünde durmak gibi kalp atışı gibi akışı kanın çıkarıp ayakkabını bir zalime fırlatmak gibi yataklarına sürtünerek geçen nehirler gibi suyundan uzak gibi malum gibi bahtiyar katlarına ayrılsaydı gibiler birleşseydi sonra upuzun varoşlarında midye kokan o kentlerden geçip çok eskimiş ellerimle sımsıcak yeşilinde limonun hem ağacından uzanıp almak gibi tazecik denemek gibi bir serumu damarından son susun sevişmek ter kan içinde sevgiliyle gibi yaşamak annemin uyarılarıyla düşü vermek diz kapağı üstüne hem yeni örülmüş kazağı sökmek gibi suçu suçla yönetmesi devletin yıkılıp kalmak ayaklarımın üşüdüğü yerde ulaştıracağın bir sözcükle ısınmak gibi gibi tezat gibi yağma sesi yağmurun gibi durmaksızın yol almak taştan taşa çırpınıp ... |