Su 82-Bademlik
Dedem,
"-vahıt" der köstekli saatine bakar bir taraftan "-fakıt gelip geli(r)" her öğle, her ikindi kışları sobada ısınan ıbrıkdaki canı-kaçık sudan leğende apdestini alırdı, ayakları mesli omuzda bekletip sunulan kimbilir kimin düğün okusu peşkirle ellerini yüzünü kurular, dualar eşliğinde ezanın bitmesini beklerdi bağa giderdi, baharda yazda, öğle sıcağında eve gelirdi o kıraç kumlu bayırda zümrüt yeşili, ne fidanlar yetiştirdi. cansuyu vermek kumluktaki fidanlara hemen her ikindi en asli görevimdi ıbrık ya da testi. eşekteki heybeye şiril-şiril akardı mübarek Günsüz Çeşme ne boyum, ne gücüm yeterdi, dolu kabı heybeye koyamazdım ama daha çok dev gibi sürü köpeklerinden korkardım. sağ olsun çobanlar yardım ederlerdi.. Dedem bağdaysa, kolaydı heybeyi indirmek ilk işi bir fidanın dibine abdestini alırdı Kıblesinde duvar, taş, ağaç, olmadı yere ziplenmiş değnek, sakin-sakin namazını kılardı alnında secdenin toprağı, sağa-sola selam verip; yüzünü sıvaşlardı “kabil eyle Ya Rabbi..”. gün geldi dedem bağın altındaki kumlu karpuz tarlasına "-takadım yetmeyo çapasına" diye, kış önünde badem dikti. baharında bir kese daha bademle “-Kumluğa” dedi çücüklerini, kırıp, telef edecekti "-ne çücüğü len" … “-bu sene gış, gış gibi olmadı" dedi .. “-ne demiş atalarımız “gar yılı, .. var yılı” gar yağmadı bu sene ileşberin vay haline.. …” "- bu sene gış, gış gibi olmadı gış dedin mi, don dutacak, toprak payamın gabığını sıkacak don salarkana barabar; tav; payamın içine işleyecek, ciğesini şişirecek ciğe kabığını çıtlatacak daaaa! senin payamlar öyle süyecek yaa İbrem efendi..." anlattı yol boyunca, anlamadığım tafsilatları tarlaya vardığımızda; kasıtlı bir kahırla emenleri kazdı sanırsın arzın merkezine ulaşacaktı “cücüklenmiş bademleri” hesaba katmadan merhametsizce kazma vurdu … bir yandan;… bir yandan da; derin solukla bölünen kelimelerle boğuk boğuk konuştu "-bu senee gış; ………. gış gibi olmadı, ya(ğ)mır-gar suyu gabığa işleyip bille ciğe şişecek, gabık ıslanıp don dutacak, gün vurunca barabar çatla(ya)cak ki süğsün, değil mi.. bak hinci hu var ya hu, hu nokda mıktar payam ucu, kendini ya(ğ)mırdan, yaşdan goruyan, gollayan dırnak galınnığındaki gabığı sonura da i(n)sanın daşınan, çekicinen zor gırdığı hu zemzert gabığı vahtı sahatı gelince, nassı şak ediyoru daa içinden süğüyo işdee Dünnenin hali budur. illem Guduretten “ol” denilecek dee!!!!!!! öyle… yaaa” itina ile kırılmış payam içini uzatıp “-hunu at ağzına bakalım.. bu da senin nasibinimiş kii de mi.. gırıldı” “-aç bakalım.. senin “besmelesiz ”aşdığın çukurları, goduğun-goduk gibi duruyodur, payamları hinci görürsün. …… nassıı dediğim gibi mi?" .. … o sene kışın, kış gibi olmadığını bademlerin don tutup çatlayamadığını toprağa gömdüğümüz haliyle kaldığını “bir tane bile çatlayan, fisirdeyen ” çücükleyen, süğen olmadığını gördük küçük çekiçle özenle çıtlatıp bademleri, açtığımız emene yeniden gömdük geleceğin bademlerini.. Resim için; Sn Musa Şen’e teşekkürler.. mevzubahis Payamlık sağ ortadaki tepecik, artık otuz yaşında badem ağaçları |