’’Ve kuşku,
Onu sanırım Allah yarattı.’’ Şimdi bir sessizlik kesiyor göğsümü
Yarılıyorum ortadan ikiye.
Toprak eşeleyip, göğsüme dolduruyorum
İçim kıyılıyor sanki.
Kanım sim
siyah üstelik tuzlu
Ve hissetmeye başlıyorum.
Yaktulûke! Yaktulûke!
Allah’ım, insanlığın sonu benimle gelecekmiş gibi
Bir derviş iniyor gökten
Yahut gökler benim
Ben iniyorum gökten b
aşka bir biçimde
İtaat etmedim,
Çok sevdim, çok ağladım
Ölmedim ve öldürmedim
Yaktulûke! Yaktulûke!
Yanıyorum, acımıyor ama yitiyorum
Keskin bir sızı
Yüreğimi de göğsüm gibi yarıyor;
Yüreğim kuşku dolu
İçim kıyılıyor sanki.
Dudağıma değsin istiyorum
Gökten inen derviş’in elleri.
Yaktulûke! Yaktulûke!
Bir güvercin ölüyor elimde
Alıp göğsüme gömüyorum.
Gök kararırken güvercinler:
Yaktulûke! Yaktulûke!
Dudağımda konmamış bir ismin sızısı.
Göğsüme gömdüğüm güvercin fırlıyor
Uçuyor olabildiğince ve ben endişe duyuyorum
Avucumun içlerinde sızı yahut
Yummak gözlerimi ve açmak hidayete
Yaktulûke! Yaktulûke!
Derviş geviş getiriyor
Allah’ın yolunda
Avucunun içlerinde bir giz ermiş.
Yaktulûke! Yaktulûke!