bembeyaz koşmak vardı o yollarda
doru bir at gibi kayarak
ak yelelerini savurarak rüzgârda bir adımın sürekli geçerek diğerini kollayarak her yönden koşan atları sayrıları koruyarak hendeklerde sahiplenerek güçlü yenlerinle bembeyaz koşmak vardı o yollarda! kirletmeden ak rengini koşuda diyeceğim ama daha önceden belliydi seni koşuya sürenler bu yollarda hesabı olanlar göz koyanlar dağına ovasına köprü kuranlar vardı taa uzak uzak diyarlardan her şeye burnunu uzatanlar! yanına kattın bir sürüyü komşu bahçelere dalsan çifte atsan gelene geçene canlar yaksan, ahlar alsan sana dur diyenin yok koş bakalım kıyamete kadar cümle yanında koşanlara oku üfür kına yak kuyruğuna yıkılıp dökülürken koskaca bir ülke eşkiya bayrağını gönderine çekmişken sen dalgalı denizlerde gemilerini yürüt halk düz ovada yolun şaşırsın! sür bembeyaz atlarını durma sür! arkanda kalan ezgin yığınları unut onların önüne kıyameti koy, avut! sen çal dünyayı koy üstüne, üstüne bir semer daha yükle her koşuda ne yaparsan yap bir çıkışı yok bu yolun gün gelir durdurur ağırlığın! 30. 4. 2014 / Nazik Gülünay |
çalıp da..
yaşamaz mıyım..
şiire ben de katılarım
at deyince susar
seyre dalarım koşuşunu
bir yeni yetme tayın
anasının örklendiği,
diğerlerinin duşandığı çayırda
bir deli rüzgar
gidecek sanırım tepeleri aşıp
sonra
kaybolup gidecek gibi gelir,
bilmediği bir başka yönde
dağları aşıp;
aniden dönüverir
neden sonra anasının önüne gelir
kuyruğu kabarık
anasının ki gibi yana düşmemiş yelesi
ve o kadar uzun değil,
dik kuyruğu
seyre dalar anası,
başı dik..
yaşar kıvancı
tebrikler gardaş