Dizginle azgın hırsın dünyevî telaşını Ye’se düşen kaybeder nefsiyle savaşını Bir fırtına esmeyle çatma hemen kaşını! Sabreyle, eğ başını; kızmak meziyet değil!
Takvimler feryâd ile günü güne eklerken Akrep ile yelkovan zamanı sürüklerken Azrâil baş ucunda emâneti beklerken Secdeler "diz cök" derken, gezmek meziyet değil!
Hakikat güneş gibi; kör olsa bulur insan! Can kafeste kuş gibi! Gün gelir ölür insan! Kim âlemin sahibi? Düşünse bilir insan" Âciz kalsa da lisan; sezmek meziyet değil!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
* MEZİYET DEĞİL! şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
* MEZİYET DEĞİL! şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
çalakalem pervasız boş kağıda harfleri boncuk dizer misali dizmek meziyet değil barışa mezar oldu kötü insan harpleri hakikate kör bakıp yazmak meziyet değil
yüreğe ilham veren harika dizelerdi Mecit üstadım...
meziyet insan olabilmekte, meziyet bu sayfada okuduklarımız gibi şiirler yazabilmekte...
Akrep ile yelkovan zamanı sürüklerken Takvimler feryâd ile günü güne eklerken Az öte(n)de Azrâil emâneti beklerken Deyip "henüz çok erken", gezmek meziyet değil!
Mecit Aktürk gibi bir şaire bir ayak dörtlüğü yazmak sayfalar dolusu dörtlük yazmak için yeterlidier. Yukarıdaki dörtlük en beğendiğim dörtlük oldu diğerleri de güzel tartışılmaz tabi. Şiirlerini okurken bir yandan da vurgulu okumaya özen gösteririm.
''Deyip "henüz çok erken", gezmek meziyet değil! '' yerine;
"henüz çok erken" deyip gezmek meziyet değil! olarak okudum daha bir lezzetli oldu gibi.
Hem sizin, hem de "Ünsüz SAiR" dostumuzun yorumunda teferruatli bir sekilde belirtilen diger elestirileri dikkate alarak köklü bir degisiklige gittim.
Hem olasi yanlis anlamalara mahal vermemek, hem de SAiRAGAM'i okurken rahatsiz etmemek ADINA her dörtlügün 4. dizelerini ic kafiyelerle de takviye ederek yeniden sunum yaptim.
Hangi dizeyi diğerinden ayırabilirimki, herbiri diğer mısranın muhteşemliğinde, O yüce Yar/adanı üzmek meziyet değil, nefsini yerlere seren gül yüreği,ezmek meziyet değil, Muhteşem Muhteşem Muhteşem. Gönül dünyanıza sağlık Mecit hocam, Ellerinizden öperim.
Kişi kendi nefsini terbiye edebilir, dizginleyebilirse ne mutlu. Başkasının azdırması bir yere kadar. Ama nefsin azgınlığı asla bitmez. Peygamberimizin duasından buyurduğu gibi: "EY RABBİM GÖZ KAPAYIP AÇINCAYA KADAR BENİ NEFSİMLE BAŞBAŞA BIRAKMA."
Daim olsun kaleminiz ve gönül güzelliğiniz. Hayırlı Cumalar. Sağlıcakla.
Güzel ve tekniğine özenilmiş bir 14' lü hece vezni okudum, okurken dörtlüklerin son mısraları hep merhum Abdurrahim Karakoç üstadı anımsattı, yani Karakoç vari bir yapıt olmuş. Alkışlıyorum üstadım. Yurttan selam ve sevgiler gönderiyorum....
Ne naif sözler var. Çok güzel benzetmeler ve bu benzetmeler içine sığacak duru güzel yürekler kendisini bu sözlerle çevrelesin derim. Çok güzel bir eser okudum. Kendimi gözden geçirdim ve dedim keşke hep bu satırlardaki gibi ulvi, maneviyatlı, sevecen ve insan olsak. İnşallah hepimiz bu güzel eserden bir nebzede olsa nasibimizi almışızdır. Yüreğinize, kaleminize sağlık Mecit bey. Kutluyorum.
Ben sizin solunuzda çırpınan yüreğinizden en içten dost muhabbetleri ile öpüyorum...Varolun...Günün seçkisi budur...Yazan elleriniz şefkat ile uzansın her ele.Her uzanan elde aynı muhabbet ile kavrasın ellerinizi...Tebrik yetmez biliyorum..Kabul edin lütfen..tebrik ederim...Selam ve sevgiler..
Samîmi dostlugunuz ve Candan ifadeleriniz icin, teveccühünüz icin cok tesekkür ederim Samim Kardesim.
"Ünsüz Sair" dostumuzun yorumu icindeki yorumlara bir göz atmaya vaktiniz oldugunda, kalemlerimizin gücünün dostlarimizin iltifat ve teveccühlerinin yani sira, elestiri, ikaz ve önerilerinden geldigini farkedeceksiniz.
ilk siirlerimizle son siirlerimiz arasinda katedilen mesafe, övgüyü siir yazan kalemlerden ziyâde, destek veren dostlarimizin hakettigini gösteriyor.
Ünsüz kardeşim, Osman kardeşim ve siz Mecit bey burada adeta bir şiir akademisi kurmuşsunuz da haberimiz yok, bir dahaki kayıt döneminde bizde kayıt olmak isteriz. Gerçi hepiniz favori üye listeme eklisiniz bu vesile ile şiirlerinizden haberim oluyor ama böyle dost meclislerinden bi haberiz. Sonsuz selam ve saygılarımla...
Özellikle de "şahsen ben böylesi konularda sui zan mesuliyetine girmektense hüsni zan mesuliyetini tercih ederim..." düsturunuzun âkibetimiz acisindan en rizikosuz belki de HAYIRLISI olduguna inaniyorum.
Bu arada, sayenizde, "ünlem" ile ilgili bilgilerimizi de tazeleme FIRSATI bulduk Nurani Hocam.
"Ünlem işareti, sevinme, kızma, korku, mutluluk, şaşkınlık gibi aşırı heyecan anlatan cümlelerin sonuna konur. Ayrıca; çağrı, emir, hitap ve yasaklama bildiren cümlelere de ünlem işareti konulur.Bu işaretin olduğu cümle vurgulanarak okunur. Bir noktalama işareti olan ünlem işareti, cümle sonuna konduğunda cümlenin bitişini belirtir. Ayrıca kelimelerin ardında da kullanılabilir."
diyor Vikipedi.
Yani, CAYA CORBAYA LiMON gibi bir sey :)
Bizim ne icin kullandigimiza gelince, sizin de belirttiginiz gibi ilgi uyandirmak, dikkat cekmek, eee...biraz da korkutmak icin tabi :)
Nitekim, kabir de, SIRAT da, cehennem de önümüzde duruyor.
Bazan facede ya da böylesi şiir sitelerinde karşılıklı yorumlar yapıldığı vakit, hemen kavgamı var acaba diyerek, kavga arayan gözler oluyor... Öncelikle bu mevzuya dikkat çekerek diyorum ki; bizler kendini ve birbirimizi hamdolsun ki bilen insanlarız...Bilmek ya da bilmemek adına asla bir insana yada büyüklerimiz olarak kabul ettiğimiz insanlara saygısızlık etmeyiz edemeyiz...Çünkü biz saygısızlığı edepsizlik olarak tanıyoruz...Bizimkisi bir yüreğin Arabistanda birinin Almanyada diğerinin Türkiyede olduğu kıtadan kıtaya yapılan bir muhabbettir...Bu böyle biline ....
Tasavvufta anlaşılmayan ilmin hayrı yoktur denir; anlaşılması gerek ki , öğreten ve öğrenene bir hayrı olsun...Bu yüzden anlaşılır olması daha makbuldur...
Şeyh ibrahim büsti ; Ahmet el rifaiye bir mektup gönderir...Elçi mektubu getirdiğinde , Ahmet el rifai oku mektubu der...Elçi mektubu okur, " ey kör, ey bidatcı, diyerek ağır sözlerle sövüp sayıyordu...Elçi mektubu bitirince, Ahmet el rifai mektubu alır bakar ve derki; "doğrudur" , Allah taala benden yana ona hayır ihsan eylesin...
Ve sonra şu iki cümleyi söyler.... Vaktimden gelen şüpheye hiç de aldırmam Mühümi, Allah katında şüphesiz olmam...
Sonra mektubu getirene cevap yazdırdı; söze şu şekilde başladı... "Bu hiçbir şey olmayan Ahmedden, efendim şeyh İbrahim Büstiye"... Söylediğin sözlere gelince.Allah beni dilediği gibi yarattı...Ve dilediği yere iskan ettirdi...Senin doğruluğuna, dürüstlüğüne güvenerek istiyorum ki, bana dua edesin. Hakkını helal edesin ve hilmini eksik etmeyesin"....
Bu cevap İbrahim büstiye gelince, aldı, baktı ve yüz üstü yere kapandı...Sonra çıkıp gitti...Nereye gittiğini bilen olmadı....
Şimdi hallacı mansur meselesinde; bazı alimlerin karşı geldiğini okudum biliyorum... Ve bazı alimlerin ise o bir müşahede halindeyken öyle söyledi, cezası bu olmamalıydı diyenleride okudum....Bu yüzden hallac mevzusuna değindiğimde herşeyin en doğrusunu ALLAH taala bilir dedim...Çünkü gözümüzle görmediğimiz olaylardır... Sonra hadisi kutsi; gereğince " ben kulumun zannı üzereyim bana karşı hayırlı zanda bulunsun"...Sonra peygamberler ve veli kullar hakkında iyi düşünmek daha menfaatlidir...Burda sui zan ve hüsni zan meselesi direk olaya müdahil oluyor...Tabi bu benim düşüncemdir, şahsen ben böylesi konularda sui zan mesuliyetine girmektense hüsni zan mesuliyetini tercih ederim...
Ama üstadım ; biz hallacı konuşurken şiir değişmiş gördün mü başımıza geleni )))...Tekrar hayırlı cumalar, ALLAH taalaya emanetsiniz...
Son anda aklıma geldi ; vahdedi vücut mevzusunda haddi aşanlar oluyor...O duruma tamamen karşıyım...Biz ondanız ama asla "O" değiliz...Bunu böyle idrak etmeli...Hasta oluyoruz, tuvalete gidiyoruz, daha nice acizliğimizle, onun yerine kendini koymak gafletin derekesidir... Tekrar selamlar, saygılarımla...
Bu arada, "ÜNLEM ile ilgili bilgilerimizi de tazeleme imkâni bulduk sayenizde Nuâni Hocam.
"Ünlem işareti, sevinme, kızma, korku, mutluluk, şaşkınlık gibi aşırı heyecan anlatan cümlelerin sonuna konur. Ayrıca; çağrı, emir, hitap ve yasaklama bildiren cümlelere de ünlem işareti konulur.Bu işaretin olduğu cümle vurgulanarak okunur. Bir noktalama işareti olan ünlem işareti, cümle sonuna konduğunda cümlenin bitişini belirtir. Ayrıca kelimelerin ardında da kullanılabilir."
diye anlatiyor Vikipedi.
KISACA CAYA CORBAYA LiMON gibi yani :))
Ne maksatla kullandigima gelince; Sizin de belirttiginiz gibi "ilgi uyandirmak, dikkat cekmek, e biraz da korkutmak icin tabi :))
Nitekim, cehennem de, kabir de, SIRAT da önümüzde duruyor.
Öncelikle, degerli sermayenizden bolca harcayarak bu sayfaya onur verdiginiz, renk kattiginiz icin cok tesekkür ederim.
Gönül, faydali bilgi ve fikirler ihtivâ eden bu "yorum icinde yorumlarin" herkes tarafindan görünüp okunacak sekilde olmasini arzu ederdi...Ki, yazdigim siirlere dostlarimin katkilarini, Yapici elestirilerini, eksiklerimizi herkes görsün.
"Yorumlar ve özellikle de elestiriler kalemimize güc vermektedir" derken iste bunu kastetmistim.
Bu siirimle ilgili okudugunuz elestiriyi ilk aldigimda, dinî bilgisine güvendigim dostlardan Latif Kardesim "ACIK" göründügünden, öncelikle hemen kendisine yazdim. Cevap gelmeyince, elestirinin önemine binâen ve elestirene saygimdan dolayi, uyuyamadim ve farkli düsüncede olmama ragmen, dizelerde degisiklik yaptim.
Kendisine de su mesajimi ilettim;
Siirlerdeki ifadeler kutsal kitap kelamlari degillerdir. Öyle de yazilabilir böyle de. Degil mi ki elestiriye deger bulup, elestirme nezâketi göstermissiniz, bana yakisan hassasiyetinizi dikkate alarak düzenlemeler yapmak. Ya da siiri iptal etmek. Öncelikle 1. secenegi denemeyi tercih ederim. Belirttiginiz hususlari dikkate alarak degisiklikler yapmaya calistim. Bu vesieyle, capraz kafiyeli 1. dörtlügün haricindeki dörtlüklerin 4. dizelerinde ayrica ic kafiye uygulamaya calistim. SANIRIM siiri iptal etmeyi gerektirecek kadar kötü olmamistir. 2. secenek de her an hazir halde beklemektedir :) Tekrar tesekkür eder, HAYIRLI GECELER dilerim.18.04.2014 03:48"
Bu Sabah Mehmet Nalbant Agabeyimin de ufak bir önerisini okuduktan sonra, karalama bir siir niteligindeki bu dizeleri "YOGUN BAKIMA" aldim :)
Dikkate deger bir degisiklikle, ayrica her dörtlükte 4. dizeleri de ic kafiyelerle süslemeye calistim.
SANIRIM yanlis anlama ve anlasilmaya mahal vermeyecek nitelige bürünmüstür.
Bu vesileyle, dumani her taraftan görünen yangini söndürmeye gelen dostlarimizin varligiyla da mutluluk duyduk.
Akibetimiz Hallaci Mansur'a benzemedi cok sükür :)
Sitelerin ve sitelerdeki paylasimlarin siire, siir yazanlara ve edebiyatimiza büyük katkisi oldugunu bir kez daha anlamis olduk.
...Ünsüz kardeşim bu kadar uzun açıklamanız için Allah razı olsun...her ne kadar ameller niyete göre de olsa şek’e ve şüpheye mahal vermeyecek sadelik çok daha güzeldir.
...Ben Hakk'ım" (انا الحقّ , En el-Hakk) sözü Arapça bir sözcük olup, Türkçe de ki gibi çeşitli manalara gelmez. Niyetini de bilmek ve ya şöyle demek istemişti, böyle demek istemişti demek bize yakışmaz. İslam’ı iyi gösterme ve yumuşatma çabaları boş çırpınıştır. Ünsüz sizi tenzih ederim ama genel manada hele kadın meselesinde İslamı idiş etme gayretleri ayyuktadır. Bu meselede de çoğu kendini İslam Alimi zanneden zavallılar bu sözü zevahiri kurtarmak adına tevile çalışmaktadırlar...bu konuya bir örnekte bugün bir ablamızın bu minval üzre olan mısrasına bir yorum getirmiştim. Sağ olsunlar düzelttiler. Faziletlin ruhtur sana Olur sana aşk-ın yadınla busesi Ölüm herşeyin hayırlısıdr Rabbim EL-VEDUD,YA -VEDUD ,YA -RAHMAN !...Merve Kibar-Gül
...kıymetli ablacığım son derece manalı bir eser okudum...sizi canı gönülden kutlarım.
"Faziletlin ruhtur sana,"
...bir tek bu mısra da kime sesleniyoruz ve ne demek istiyoruz anlayamadım
Can kardeşim bize ruhu veren kimdir ancak Rabbimdir Benim o("Faziletlin ruhtur sana,") mısradaki anlatışım odur Ruhumu veren o alan o .o ne güzel Rabbdir . tabi benim tasavvuf ruhum bir başka yerde bazen kimse anlayamaz beni ..yorumlayan yüreğine teşekkürler saygılar kardeşim.. ......................Merve Kibar-Gül
...BİZİM CEVABIMIZ;
...ablam biz Hakka ruh olamayız...ancak biz ondan Ruh alırız
...ki zaten cümlenizin hemen başında siz de böyle diyorsunuz...bence imani konularda bilinen yönüyle kullanmak gerekir...saygılar....NURANİ
...GELEN CEVAP;
düzelttim bak kardeşim sağ ol ablam...Merve Kibar-Gül
Düzeltilmiş hali;
Faziletlinin ruhunu veren sen, Olur sana aşk-ın yadınla busesi Ölüm herşeyin hayırlısıdr Rabbim EL-VEDUD,YA -VEDUD ,YA -RAHMAN !...Merve Kibar-Gül
...demem odur ki bu tür sözcüklerden kaçınmak en doğrusudur...saygılar...NURANİ
Abi şimdi bu cümleyi biraz geniş kapsamlı ele almak gerek; Ülema diyor ki, "Asıl takva o dur ki takvayı terkedesin" ...Tabi bu sözü duyan halk, sen ne demek istiyorsun diyerek başlarlar adamı zındık diye itham etmeye...Sonra halk toparlanır, başka bir ülema vardır o devirde yaşayan ...Onun yanına gider bu sözü ona sorarlar "Asıl takva o dur ki takvayı terkedesin" bu doğru mudur... Diğer ülema doğrudur diyerek söze açıklık getirir...Der ki; yani takva ile o kadar bir olun ki, takva sizin yabancınız olmasın...Her zaman takva korkusu aklınızda olacağına, kendinizi takva haliyle o kadar hemhal edin ki, artık takva diye bir sorununuz kalmasın...Onun için "Asıl takva o dur ki takvayı terkedesin" sözü çok doğru ve isabetlidir der... Yani sizin sözünüzde doğrudur "Allahın varlığını sezmek meziyet değil" elbette değildir, karada, havada denizde hatta kendi bedeninde o kadar delil var iken onun varlığını gücünü sezmek elbet meziyet değildir...Biraz aklın idrakin varsa çaresi yok zaten sezmek zorundasın...Fakat "Nurani" üstadımın önerisi hem aynı manaya isabet ederek hemde sözü biraz daha anlaşılır hale getirmiş...Yoksa sizin yazdığınız söz, mana açısından yanlış değildir...Hatta derin ve tasavvufi bir manası olan harika bir dize olmuş...
İkinci söz; " sana kulum diyeni üzmek meziyet değil " Aslında bu cümlede bile sorun yok ...Neden derseniz , şimdi ikimizi ele alalım ...Ben sana "kul" olduğumu söylüyorum insan olmak başka manadır "kul" olmak kulluk yolunda olmak başkadır...Neden çünkü, nice insan var ki, kul bilmez kulluğunu bilmez...Eee kulum diyen yani kul olduğunu bilen ALLAH yolunda olan bir insanı üzmek meziyetmidir...Şüphesiz "meziyetsizliktir" .....Bir başka mana daha yüklenebilir; İnsan "ahsen ül takvimdir" ve ona ALLAH taala "kulum" diyor...Peki ALLAH taalanın kulum dediği varlığı üzmek meziyetmidir diye soruyorum...Şüphesiz meziyetsizliktir...Hatta bir karıncayı bile incitme deriz değil mi...
Fakat derseniz ki; yahu bu kadar manayı şiiri her okuyan bir anda yakalayabilir mi?... Hayır yakalayamaz, onun için yine diyorum ki; Nurani üstadımın verdiği örnekler anlaşılır hale getirmiş...Bu yüzden kendisine teşekkür ediyor saygılarımızı sunuyoruz....
Birde Hallacı mansur meselesine temas etmek istiyorum.... Şimdi önümüzde iki tane kelime var bir tanesi "HAKK" diğeri "Hak" bunlar ayrı manayı mı ifade ediyor...Bir tanesi şüphesiz ki Yüce Yaradanın ismi dir...Diğeri ben "hak"kımı istiyorum dediğimiz zaman , almam gereken hakkımı ...Yani paramı yada malımı istiyorum demek...
Bu durumda hallacı mansur ; Enel hakk mı dedi...Yoksa "enel hak mı " dedi ....Bana göre bir tek "k" harfi çok şeyi değiştirir... Şayet "enel hak" dediyse o söze kızacak bahanemiz bile yok...Neden mi ? çünkü, Allah taalanın yarattığı herşey "haktır" hangisini inkar edebiliriz, hangisi "hak" değil ki?...Kainatta canlı cansız her ne varsa hepsini ALLAH taala yarattı hepsi "haktır" inkarı yok... Yarın mahşer günü haksızlığa uğramış olan her nefs hakkını istemeyecek mi...Demek ki hepsi haktır ki, hakları var .... İslamiyet ALLAH taalanın "HAKK" isminin tecellisidir...Bu yüzden her insan müslüman fıtratı üzre doğar yani doğarken bile doğumu ile "haktır" ...Doğum "hak" olduğu için ölümde ""haktır"...
Farklı coğrafyada doğan insanların bile fıtrat üzre doğarlar; fakat çevreden etkilenip anadan yada babadan aldığı istikamet üzre yanlış yolda olabilirler....nice örneklerin mevcut olduğu gibi; şayet o çocuk o yalış yoldan dönerde dediğiniz gibi bir takım hislerle ALLAHIN varlığını ve doğru yolu sezerde kabul ederse ALLAH taala ben o kulunu sever, çünkü islamiyeti yani ALLAH taalanın "HAKK" isminin tecellisini idrak etmiştir.... Şimdi şeytan "Hakmıdır" yaratılış itibaı ile haktır çünkü onuda ALLAH taala yarattı...Peki tövbe etse kabul olur mu?...ALLAH taala adaletsiz değildir, elbet kabul olur du....Fakat ALLAH taala onun tövbe etmeyeceğini bildiği için şeytanın tövbesi yoktur etmez ve etmeyecek...O yüzden işte ona uymak biz müslümanlara "hak" değildir...Ama bizi yoklayacaktır, o yoklayacak biz sabredeceğiz ki ecrini kazanalım....
Hallacı mansur; üstelik demiş ki , ben sizin anladığınızı kasetmedim...Fakat yinede dinlenmiyor... Asılan vucuduna rağmen yerlerde sürükleniyor, hatta bedeni parça parça ediliyor...
Bakın üstadım; sanıyorum ki, biliyorsunuzdur....Sahabeden birisi, kalkar bir müşriği öldürür...Bunu duyan ALLAH resulu sahabiyi yanına çağırır, neden öldürdün der?... Sahabi der ki; ya ALLAHIN resulu o imansız dı onun için öldürdüm...Bu cevap üzre ALLAH resulu sahabiye kızar, ne biliyorsun kalbinimi yardın der.....Onun için, hallacı mansur imanlımıydı yoksa değilmiydi? bunu bizim bilmemiz mümkün değil ....Elbet bizde okuduklarımız ile birşeyler anlatmaya çalışıyoruz....Şüphesiz herşeyin en doğrusun ALLAH taala bilir....Dün yorumdan sonra kapatmıştım sayfayı, o yüzden şimdi görünce cevap yazdım...Kusura bakmayın geç olduysa... Bu arada Nurani üstadıma ve size hayırlı cumalar diliyorum....Rab bim bizleri doğru yoldan ayırmasın...Selamlar, saygılarımla....
...Muhterem Mecit kardeşim Allah için yazdıklarınız karşısında ağzım açık kalmıyorsa namerdim...bu böyle biline
...gelelim denizde bir damla misali eleştirilere...bence onlar eleştiri olmayıp kendi açısından baktığı kadarıyla Duvarda ki gördüğü çıkıntıyı size bildirmesidir
''Sana "kulum! " diyeni, üzmek meziyet değil!''
...evet şairin dünyasını yakalamak, bilmek, anlamak çok zordur...zordur ama "ZANN"a sebep olmak, fitneye sebep olmakta ayrı bir mes'uliyettir...ha bunları bilgimle mi yazıyorum değil...ilmimle gönlün harmanlamasından yazıyorum...çok az okuduğum için ve bunu da her ortam da derç ettiğim için hep aleyhime konuşulmuştur...az okuduklarımın içinden bir örnek vereceğim şimdi;
...Hallac-ı Mansur “Enel Hakk” yani “Ben Hakkım” dediği için idam edildi değil mi?...işte bazı sözcükler söyleyip ‘ben onu kast etmedim’ demek çok doğru olmasa gerek...bu söz için şuan ki anlı-şanlı önde gelen Müminler cevaz verseler de ben hala yanlış olduğunu düşünen biriyim.
''Allah'ın varlığını, sezmek meziyet değil!''
...evet bu fanide hem yukarıda kimısranın, hem de bu mısranın mahzurlu olduğu inancında...bizim dünyamızdan bakıldığında “en büyük meziyet onu sezmek” ve elden geldiğince de onun rızası doğrultusunda hayat sürmektir.
“O Yüce Yaradan’ı, üzmek meziyet değil!”
...işte bu mantıkta aynı düşünüyoruz...sadece sonuna konan ÜNLEM konmasa çok daha güzel ulur düşüncesindeyim...biliyorsun ünlemin iki farklı anlamı var...birisi ilgi uyandırmak, bir diğeri olumsuz yönüne dikkat çekmektir ki böyle bir mısraya konması yanlış anlamaya fırsat vere bilir.
“Varsa azıcık izan, sezmek meziyet değil.”
...bu mısra “iz’an sahibi isen zaten sezersin” anlamı taşır ki...kabul...saygılar sunar, başarılar dilerim...dedim ya ben açık konuşan biriyim...cürmüm ne kadarsa çekinmeden, pekte tevazuya kaçmadan söylerim...bu faniden çok çok güzel yazıyorsunuz...doya doya okuyorum...hatta bazen de ağlayarak okuyorum...es-selamü aleyküm
Az önce baska bir sitede de kayitli bu siirimle ilgili bir elestiri aldim.
Hic düsünmedigim bir ACIDAN bakarak uyarida bulunmus. Önemine binâen sizin yorumunuzun icine almayi uygun gördüm...hosgörünüze SIGINARAK!;
"""""MERHABA ŞAİRİM...
yine eşsiz mısralar karşıladı sayfanızda beni...
lakin 2 mısraya takıldım kaldım...
haddim olmadan, affınıza sığınarak yazıyorum...
''Sana "kulum! " diyeni, üzmek meziyet değil!''
mısranız da takıldığım husus insanın insana kul olması durumu çıkmış manasal olarak...
haddim olmayarak '' Allah' a 'kul' olanı üzmek meziyet değil '' olsa,
Ve bu mısrada;
''Allah'ın varlığını, sezmek meziyet değil!''
KAFİYE AÇISINDAN BİR SEÇENEK SUNAMIYORUM ŞUAN LAKİN TAKTİRİ SİZE BIRAKARAK, manasal bir bozukluk sezinlediğimi belirtmek isterim...
Allah'ın varlığını sezmek meziyettir çünkü...
tekrar tekrar affınıza...
tebriklerimle....
kutluyorum...
HOSGELDiNiZ .... HANIM, degerli Dost.
Öncelikle elestirilerinizi sayfamdan esirgemediginiz icin cok tesekkür ederim. Elestiriler kalemimiz icin en degerli yorumlardir. Umarim aciksözlülügümüz kimseyi incitmez. Elestiriler önümüze ISIK tutan lambalar hükmündedir ve maalesef cok az yapilmaktadir.
Bu siirle ilgili elestirilerinize gelince;
Sizin yorumunuzu okuduktan sonra farkettim. O acidan hic bakmamistim. Zirâ siiri bir bütün olarak ele aldigimizda, ki öyle olmasini arzu ederim, "KULUM" diye hitab edenden kastedilenin Rabbimiz oldugu ACIKTIR. Baska bir manâ cikarmak siirin ruhuna zaten ters düser.
Diger elestirinize gelince;
"Allah'in varligini sezmek meziyet degil!"
Cok yerinde ve mükemmel bir ifade...bence.
Cünkü, bu dizenin öncesindeki dizelere baktigimizda, düsünme yetenegi olan bir insan icin gözü kör olsa dahi Yaradan'in varligini inkâr etmesinin mümkün olmayacagi anlatilmaya calisilmis. Sahsen, baktigim her yerde O'ndan iz gördügüm icin, benim icin Allah'in varligini sezmek meziyet degil. SIRADAN bir olay. Meziyet, bildiginiz gibi bir yetenegin iz düsümüdür. Allah'in varligini sezmek icin meziyet sahibi olmak gerekmiyor. Özellikle bunun altini cizmek istemistim. Sizin de siiri bu sekilde anladiginizdan hic süphem yok. Farkli anlayanlar olabilir mi? Olabilir. Amatör siir yazan bir kardesiniz olarak, siir yazarken kimin ne anlayacagini düsünmem. Belki de amatörlügümüzün en güzel tarafidir bu. Zaten kim ne düsünür endisesiyle siir yazmaya kalksam kalemimi küstürürüm. Kimin ne anladigi ya da anlayabileceginden ziyâde, benim kastettigim önemlidir. Bu aciklamalari yapmama vesile olan degerli yorumunuz icin tekrar cok cok tesekkür ederim. Selam ve SAYGILARIMLASINIZ her dâim.""""
Bu vesileyle bu hususta sizin de fikrinizi almak isterim Latif Kardesim.
Dini ACIDAN bir mahzur varsa kimin ne anlayabilecegi de önemli hale gelir elbet.
boncuk dizer misali dizmek meziyet değil
barışa mezar oldu kötü insan harpleri
hakikate kör bakıp yazmak meziyet değil
yüreğe ilham veren harika dizelerdi Mecit üstadım...
meziyet insan olabilmekte, meziyet bu sayfada okuduklarımız gibi şiirler yazabilmekte...
kutluyorum
teşekkür ve saygımla...