Hayatın Kendinde
suç sarmalında kınsız
ter bıkkını buğusuz bir ilkyaz kokusundan kaçak sakındığım gizlerim gidişim kendime badem ağaçları kaldırımlara taşkınken üstelik içimden geçirdiğim şarkıyla ağlar gibi eski sokak gölgelerine özlemli ev girişlerinde özlediğim karşılama seslerinden kalma sen değilsin biliyorum... kendimi tanımam imkansız şimdi dünya ağrısı diyorum adına sözlerim sevgiye yabancı kalmamalı hiçbir bitişte ya da hep bir bitiş anı da olsa hayatı idare etmenin rötuşu yağmur delisi iklimlere muhtaç bir ayrılığa teslimim ben değilim biliyorum... her sabah bir başkası olur tetiğine asılan karşısında kaybolduğum aynanın sırrı hayatın kendinde mutsuz beyazı toz düşkünü bir doğuşta ağustos sonlarına kırık köpekler gibi ıslak bakışlı yazlık sinemalarda bırakılmış bir kaygısızlığa aç bir acıdan ötedesin sensin biliyorum... çantamda yarım bırakılmış kitap artıkları arkasına düşmediğim sevgiler adına şiirler yazıyorum öncesi heder virajlar sonu tumturaklı öfkede tesadüfen yakalandığım o ara batışın radyolu zamanlardan kalma arkası yarınıyım öyle bir saflıkla ağlıyorum kayan yıldızın kendini unutturuşuna benim biliyorum... avuçlarım terli bir yoksunlukla mağrur sokaklar kırık taksim tanrım...şimdi sana kaldı mı yüreğim... olsun...olsun... içimdeki göçük bahçenin soluk nergisine sarılıyorum... huysuz bir çocuğa dönerken mevsim en çok kendini yenilemesini seviyorum bu adsızlığın hiçbir ansızlığın hakkını yemeden tüm tarihi henüz hükümsüz yırtık bir defterin bulunuş sürekliliği gibi sensin biliyorum... kağan işçen... |