çakıl taşı oluyorum sen vadisinde susuyorum...
hüzzam bir şarkı tadında
taş kesilip başı karlı yüce dağın böğründe sus kesilip topraklar gibi ayaklarının altına seriliyorum ... masmavi göğünde küçük bir bulut buzullar yolcusu bir albatros yalnızlığında bir başına sus oluyorum hep sana... çöl ortasında güneşin kavurduğu kum tanesi çatlamış dudaklara değen yağmur tanesi gibi kuruyup sus oluyorum.. ah olup mühürlenmiş dudak kıyında bakış olup takılıp kalıyorum sen ıraklarına azgın nehirler artığı çakıl taşı oluyorum sen vadisinde susuyorum... yürek çukurunun derininde bir ah oluyorum kanayan göz pınarlarında buz kesmiş bir damla yaş oluyorum yağıyorum hiçliğin dipsiz kuyularına da sus oluyorum da hep sana... bu köhne kasabaya uzanan taşlı tozlu yol oluyorum adım adım iz oluyorum çamurlu ıslak kaldırım taşlarında düşen kar tanesi gibi eriyip yok oluyorum ıslak ıslak susuyorum çığlık çığlığa feryat oluyorum zalim elinde nafaka peşinde uçuşan martıların hengamesinde hırçın deli dalgaların koynunda boğulup susuyorum... seher vakti bir damla çiğ olup titreyerek düşüyorum mahcup bir gülün çeperine dirhem dirhem sökülüyorum an be an yavaş yavaş ölüyorum ağaran günün ilk ışıklarıyla yok oluyorum yine susuyorum sana özlüyorum yıldızlar gibi gecelerine seriliyorum sevinçler asıyorum yüzüme dolun ay olup düşüyorum gecelerine şafakla beraber öylece yok olup gidiyorum sus oluyorum hep sana ... Hasan ODABAŞI Çok Değerli Seçki Kuruluna, yüreklerinden şiirlerime gül kokusu bırakan, okuyan ve yorumlayan tüm dostlarıma teşekkürlerimle sevgiler saygılar... |