Sakın Ha
Parmaklarım sarhoş
Ve de parmaklıklarım Ama en kötüsü, Dudaklarım sarhoş Sığamadığım gövdeleri çağırıyorum Hiç bilmediğim insan yüzlerini Neye yarar Bir otobüs durağı gerekli bana Soğuk metaline sırtımı dayayacağım Islak yalanlar söyleyeceğim tenha duvarlarına Hangi vakit Hangi vakit ile vuslata erer ise, Özümün çığlığını Onunla dindireceğim İçimin mecburi istikameti İstikbalimin kara gölgesi Umutsuzca Tırnaklarımı saçlarına geçireceğim Boşuna şiirden kubbelerin Şehirler terketmelerin boşuna Ben kan gibi ömrümce Adını tüküreceğim Çekme avuçlarını avuçlarımdan Dizlerinden kuvvetini çekme geriye Kusursuz olsun unutmaların Yok saydıklarını aklına bile getirme Yürü işlek caddelerin dipsiz karanlıklarına Çiğne gitsin çocuksu düşlerimi Ne yaparsan yap Benliğime sokulma Zaten benliğindir hamuru, Zarif ve kırılgandır Yalan dökme ceplerinden İnandır beni Denizin mavi rengine Devirme yokluğunu Varlığının tam ortasına Sakın ha... |
birbirini tamamlayan bir cümle... hem edebi anlamda hem ses ve duyuş ahenginde...hem de anlam açısından...çok beğendim...