iç güveysiyeni gün aksi yüzün eski hesap taştan duvar o bana söyler ben ona hürriyet mana aleminde elleri kelepir kalem hakikat kelepçesi sıkmadan ya bu ihanetten kurtulun ya da satın kendinizi yokluğun çemberi için şahane dünya dönerken düşün yüreğim giden her kuşun gagasında ezik buğday susuz sorgusuz yutkunuyorum alnımda soğuktan demir giden gelen arayan soran obur ve kemirgen ölüm sislerin içinden geliveren arsız bir gelin bu şehir üstelik kıskanç huysuz telaşlı uzun zamandır gözlerinin öyküsüz yetimiyim neyleyim iteler gagalar hırpalar durmazlar sığırcık ölüsü kursağımda kış yıkılır başıma kurduğum her düş nasıl mıyım hiç |
esin perilerinizi bana da gönderin lütfen...