İnsanlığımın Utanç Çağında
gözlerim tutturdu
tutturdu çatıyı onaracakmış fena kırmızı ve elim kuşun kanadı değil ki rahat bir su ve onun uykusu ile konuşuyorum bu liman niçin dövünüp duruyor böyle hayat bir köşe kapmaca ayıramıyorum bir kıyısını sana bir çocuk kedisi ve kanayan elbisesi ile göğü kirletiyor yağmur bakma yokluk bizim kapımıza uğramadı hiç yalancısıyız dudaklarımızın zaten söylemedik ve hiç bahsetmedik senden senin bir ağzın vardı suskun ve yüzün boğulan balıklar gibi solgun unuturduk bazen bir gülü verirken bir sevgiliye batan dikenin acısıydı esen senin kederli saçlarını yalayıp üstümüzden geçen biz suya bakar şarkı söyleriz konuşur dertleşiriz dertten öte basit şeyler adına ama senin payına bir ekmeği bölüp kuşlara vermek için bile inmedik meydanlara dağlar uyumuş da güzelleşmiş baharlar var şenlik bahçeleri hülyalar var ama senin ağzın yok çocuk ellerin yok ve gözlerin ağlamayı bilmiyor insanlığımın utanç çağında. |
çapraz adımlarla adımlamak gibi seslenmek.
işitmek.işittirmek ondan da çetrefil
sussak mı ~~