Kül Hakkı...Kaygısız umutlara açtım döşümü, düşlerimi beledim sararmış kundaklara Dedi ki annem: "Sımsıkı sarsın seni çocukluğunun elleri... Kararmasın gözlerin, sözlerin yaşartmasın sana bakan gözleri.." Dinledim hep annemi yalansız yarınlar aşkına... Sonra... Günlerden yarındı; hani dünün ertesi.. Kapımın önündeydi hüznün telvesi.. Bilinmeze doğru bir yolculuk başladı Anladım ki ufukta bekler beni bir adam ama hep eksikti, hep yalan.. Gözlerim kamaştı olmazlığından.. Sarıldım var gücümle; Lâkin heyhât! Hiçbir iz bulamadım annemin kucağından... Çünkü görünen çoğu zaman yalandı.. Bir kızıl gölgeyle hârelenirken zaman, aralanır kapılar hayalin elleriyle, bir varmış bir yokmuş’lu masallar devrilirdi mutluluğu ıskalayan parmak uçlarıma.. Yelken açarken ufka gözlerimdeki deniz maviye vedâ çalınırdı renklerden bükerdi boynunu yakamozlar tel tel dökülürdü pulları saçlarımın... Âh sıcacık göğsünden umudu sağdığım annem! Yok muydu ki bir yolu acıdan saklanmanın? Eskitilmiş bir tonda kurşûnîydi kaderim... Çünkü "bende hep Leylâdan füzûn mâşukluk istidâdı.." Saçlarımdan meltemi, gözlerimden bahârı çalan adam! El kişi niyetine iyi bil bu merhûmu ve son kez öp onu... Özlem Tarhan Yağcıoğlu Mart 5/iki bin on dört |
Esenlik dileklerimle.