29
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1331
Okunma

bu bendeki
bebek yüzlü bir yalnızlık sevdiğim.
geceye düşerken gözüm
düşüm uykuda sönerken
duyulursa rüyamın kapısında
ayaklarına ait mutlu biten masal sesi
gözlerini yumuyor
uyuyormuş gibi yapıyor/ ne vakit çıkıp gittin;
o an yaygara.
bu bendeki
çocuk huylu bir yalnızlık
duymuyorsun ki.
bu benimki
çakırkeyif bir yalnızlık sevdiğim.
gözümden su sızarken
aklaşırken bardağımda yaslı rakı’m yavaş yavaş
ortak şarkılarımızın dili
savaşırken hayatımın meşru nakaratlarıyla
kemancının parmaklarında teller
kadının tezgahında
satılmamış can kırmızı güller
ve henüz yaşanmamış aşka ait
uçuşan küller…
iki gönül
gönlü örten şu ince tül
dağılırken tavernaya salaş salaş
gözlerini umuyor
gülüyormuş gibi yapıyor/ ne vakit şölen bitti;
o an maskara.
bu benimki
akşamcı bir yalnızlık
bilmiyorsun ki.
bu yalnızlık… sevdiğim…
evvel eskidir marazi.
ten solarken yenin içeride saklandığı
bahtsızlığın mısralarla haklandığı
alkışsız salon. perdesiz oyun. boyasız aktris
pek arı…
ve artık kocakarı!
söz veriyorsun
nefesini tutuyor
ölüyormuş gibi yapıyor/ ne vakit…
bir tren düdüğü ilişmiyor kulaklarına;
o an ayakta...
yine hayatta.
sevdiğim…
gelip de onu genlerimin alnından
silmiyorsun ki.
JD