mucize...
şimdi ayrılıklardan konuştuk
suat hanımın küçük oğluyla kıtaların ayrılmasından, sallanan bir tırnaktan ve artık olmayan akşamlardan hatıralardan... kimden şikayet edesim vardı böyle? senden ve öncekilerden... bilmiyordum... “gidişi yeni bir takvimin başlangıcıydı” dedim “evet” dedi, öyleydi ne miladiydi vakit, hicriydi ne de hiç yoktan bir sancıydı, kendiliğinden ve sadece gündüz güneşle ve karanlığında amansız bir gece elleri yeni yıkanmış, perdeleri aralık pencereden hayat sızarken odalara resimlerden mavilikleri topladık “mucize!” dedim, “bildiğin mucize...” mavi parmaklardan mavi ellere mavi ellerden ve yeniden yeniden yepyeni resimlere banyoda su sesi, mutfakta sıcacık fırın ısınıp durdu içimin kırmızı boşluğu uzadı böylece ayrılık demirden, demirden ve demirden düzlükler içinde çölde yalnızlığın gölgesiydin bir vakit dağda kar olup yağdığın sarı ceketlerimi çıkardım beyaz gömleğin döküldü düğmeleri ayakkabılarımı boyamıyorum artık eski eski yürüyorum eski ayaklarımla eski eski yürüyorum eski yollarda ne ki kavuşabilirdik tekrar ne ki bir tren istasyonu sessizliği tesadüftü... aydınlık bir gece yarısıydı sokak kedilerinin sokak kedileriyle seviştiği ne yeniden başlayabilirdik doğuramazdık ya güneşi gözlerimizle ne de ayrılığın görünmez sancısı “size bir şey söyleyeyim mi?” dedi suat hanımın küçük oğlu içten ve kendinden emin dağları yeniden yaratıldı içinde ırmakları bir başka akmaya başladı şöyle bir iki bakındı etrafına bir kaşı kalktı, dudağı büküldü hafiften fırtınaları kopuverdi o an gökyüzünden süsleri bir şehir olan damlalar “size bir şey söyleyeyim mi?” dedi suat hanımın küçük oğlu “mucize bunlar, hep mucize...” |
kutlarım hoş paylaşımı
beğeni ile okudum
okunuşu mükemmel
geçişler mükemmel
akışı mükemmel
bence harika bir paylaşım olmuş
duygularındaki yogunlugu
ilhamın vede
kalemin hiç tükenmesin