Yokuş
yokuşu çıkarken yorulmadık
bakınca sevda ince düşüncelerimizin içine sinmiş ağaçlarla bir kaç renk veya orada baş aşağı bir ırmak beraber dokununca unuttuk sahiden bize ne kadar benziyordu vadideki çiçekler sorduk mu hiç bu mutluluk nedendir diye biliyorsun yağmur öncesi kırlar baygındır toprak uyanık gök hakimdir birden bire başlar bu sevişmeler yüreği sakin yarim el üstünde olmana ne gerek var seviliyorsan özleniyorsundur zaten bir karınca kadar yetmez aklımız olan bitene yum gözlerini sen öpsün boşluğuna astığım sevinçler sana değmeden baksana ne kadar insansız ve sessiz yağıyor başımızı okşayan kutsal su yeşilin katlanamadığı bu sıcaklığa dökülebilirsek saçlarımız uzayacakmış bulutlara değer değmez belkide hemen sustur ve yanaşsın denizin kokusu kayaların arasına sığınmış bir köpük küçük bir hava boşluğu olsa yeter kımıldatmak için sıkışan gövdemizi hatırlat bana ara sıra bakarak bu sonsuz yokuştan hayır yok oluştan değil ey duygularını sevdiğim bir çocuk gibi içtenlikle bekliyorum o masmavi ellerini. |
şiir ekmek gibiydi, sıcacık kokuyordu, hasret, hasret.
usta kaleminiz susmasın