SAÇLARINI ELİMLE ARKAYA ATMAKusta; daha sazını indirmemişti duvardan, vurmamış tellerine ki şöyle bir dinleyeyim dinlerken kendimden geçip, inleyeyim … “zülüf dökülmüş yüze aman, kaşlar yakışmış göze” ….. saatleri sakin şafaklara ayarlanmıştı çocukluğumun ve daha hiç kırılmamıştı iki yerinden sol kolum sevmelerimin ilk harfleriydi üstümdeki gölgeler çamur; bayram ayakkabımın boyasını alırdı sadece yumruğum yüreğim kadardı, gerisini siz düşünün işte … erguvanlar baharsız, maviler düşmemiş denizlerime İstanbul’un ismi kadar yabancıyım gelecek günlerime. her sabah gibi önümde sessiz kılçıklarıyla bir sofra yanacak boğazım birazdan, ben öyle sanacağım yada hani bir yağmur bastırsa birden, inan ki hiç düşünmeden soyunup çırılçıplak, bütün bilmelerimi giyeceğim üstüme elimle arkaya atar gibi saçlarını, öylece bakarken yüzüne ah şu yarın, hani hep ıssız koyların pusudaki dalgaları biraz daha okunacak harfle yazabilse üstüne yazılanları. her sabah işe gider gibi inan bir başka çıkarım kapıdan çocukluğumu alırım yanıma, kırılacak koluma aldırmadan bütün harflerim ezberlenmiş, gölgeler çoktan silinmiş kokularından belli, taze bahar gibi vitrindeki ışıklar belki bir şimşek düşer gözlerime, öyle bakıyor bulutlar … saklanmalı o ilk dizini kanattığın sokaklar, kırdığın camlar ama sonrasının çek üstüne kalemi, hiç bilmesin yarınlar … ………... usta; bir yudum su içti önündeki bardaktan sonra vurdu sazın teline ki şöyle bir dinleyeyim dün gibi olacaksa eğer, yarını neyleyeyim … “sen orada ben burada aman, ömrümüz geçti böyle” CEVAT ÇEŞTEPE |
Kurgu, vurgu ve hayata dair ne varsa şiire ustaca serpiştirilmiş.
Takdir ve saygılarımla.