kırık çay bardağında karanlık iç işlerigecenin tenhasında gözlerime ezber edindiğim karanlıkların masasına kurulmuş sofrada yalnız kaldığımda üzeri unlanmış, göğüslerinden nur fışkıran bir kızın ilk korkusu olur nefesim tenhasında karanlığın, seçilir dumanlar sigara mahpusun damlarını ovar anne şefkatiyle geceler yeter der gündüze büyür ateş böylece uyur akşamlar hep alışık sersemliğin, çatal kaşık fırlatan gençleri olur acemilik sabırsızdır çünkü gençler, sabırsız sevişir ilk sevenler durup baktığımda karanlıkta ne bu manzara ne başkası kapıda adımı sorarlar, tık tık artık güneşin içinde sevgi büyüten eller gözetirim herkes ne güzeldir oysa, ne şirin uzaktan oysa o göğsü nemlenmiş kızın, söyleyecekleri vardır söyle kızım, burada ne davalı, davacı, savcı ve mahkeme var burada tanrı bile yok, Rab yalnız korkudan söyleyeceklerini unutmuşsa bir kadın buna da alışkındır masalar ters çevrilip her bir sapı gömülür tarihe turuncu renklerle hiç de mizahi değildir ölüm hele ki hasretten prangalar sararmışsa bir şey diyeceğin mi var niye böyledir, niye bu kadar karışık oysa açık seçik, çırılçıplak kelimelerim şişik gözlerim, namuslu yüreğim, yorgun aklım, biraz param ve ben işte ben, karanlığın ortasında hiç bilinmeyeden az öte bilinen kavurur bu saçmalık çehremi ellerim yorulur paskalya çiçeğinden bozuk şekerlemelere tirajı düşük gazetelerde haber olacak kadar yazarım bu karanlık, tövbesi çürük ruhların geniz boşluğundan akar içim deniz, yakamoz uygarlığın sonu, Babil, biraz da üzüm cennete gidilecek kaç yol var daha kaç mahpus gerekir zindanında gözlerinin, meleklerin kapı gıcırtılarında yağlanmayı bekleyen eklemleridir yaşamın, yürümek tertemiz, yumuşacık elleriyle bebekler ölsün diye ağlar o kız kendi sesiyle bana uzatıyor kuralını, sütü eksik annelerin hayalidir akmak bu ne sevgi ne karanfil türküsü böylece gece daha bir gece daha ıslak kelimeler daha vahşi yalnızlık birileri, birileri yalnızca var oluyor var edenden uzakta incindin sen akşam büyüdün, oldun gece karanlıkla doldun oldun, serpildin aşka gece aşk yansıdı hasrete delice bu gecelerin de bir hesabı var yitenler ne de güzeldiler ölenler gidenler .. gelenler dolduramadılar yerini o boşluk büyüdükçe karanlık daha bir hoyrat savuruyor yakasını hayatın hiç de memnun değil yolcular buram buram yılan sarılı yüreğe güven vermiyor hiçbir sevgi neden böyle kırıldın şimdi karanlıkla çoğalırmış oysa ateş varsın mektubu olmasın her aşkın ve fırıncı kızın gözyaşları kısmet yakıştı mı sana, oysa saçların vardı okşanmak için bekleyen şimdi kırıldık tel tel beklerken sabahı daha söyleyeceklerin varken susarsın hesap ver yerçekimi kaç milyon spermden, geriye bir ben kaldım var olmak için niye? |
yitenler ne de güzeldiler
ölenler
gidenler
değil mi...