Makberinde Dinle Ey Şehit-Ya Rabbi!... Bana Mehmet olmayı nasip et, ya da Mehmet için şeref olmayı- “Bu sessizlik bir nefes vatan öyküsüydü dününden Senin elinden yazıldı, dinle şimdi huzurla makberinden” Karanlık koylarda saklı kin, muhteşemdi modern dilinde tabir-i neferin. “Sefil” dedikleri bir avuç millet için, ödü patlak yığılmışlardı ardına her bir siperin. Hava yasin kokuyor Ruh-u Kur’an dökülüyor dillerden Mehmet ve bir melek saf olmuş süngünün gölgesinde. “Bırakmam” diyor seni, bırakmam şanı olmayan ölüme. Ufukta kıyamet yakın, sur üfürülecek, alev közü dolacak gözlere, biz şahit olacağız toprağa düşecek şahadetine!... Masalarda hesap veren bir millet, bölüşülmüş dillerde “hasta adam”, kırık kaburgasında ihanet yaftalı, bilmezler dünyanın leş kargaları, siz özünden doğurulmuş Mehmet evlatları. Ya bu millet boğulacak esarete, ya da koşacaktınız tarihten cesarete, Sonunda kükredi cihat, “namus-u millet” diyerek, yoksa verecekti ırzını cehaleti kurtuluş zannederek. Mabetleri korkulu memleketin, kıblesi bir avuç toprak olmuş kaderin. Cephe cehennem!... her beden gülerek bölünüyor binlere, ki her beden; vatan diye koşmadı mı ateşten cennete? Ya Rabbi!... kan bulutları geliyor batıdan, her damlası Mehmet, her damlası ağıt akıyor, açan çiçekler kandan kırmızı toprak sessiz ölüm kokuyor!... Göğe ulaşan davetiyle bir sabah daha sala sesi!... -Esselatu hayrun minen nevm- çatlayan dudaklarında; -Şükürler olsun sana Ya Rabbi- İçmek varken şahadet şerbetini, kanlı bir çaput bildi yaraya merhemini. Hazırlık varken az sonra ki kutsal kavgaya, öyle ya; bu yoklukta her Mehmet’le onlarca düşman ölmeli!... Önce secde, eğilmez başın alnı pak toprak, dili Rahman sevgisiyle, sonra dua, ana, bacı, vatan aşkına, ve kına yakılıyor namusuna!... Ardı tebessüm olsun diye, dillinde “elhamdülillah” türküsü. Gün ağarıyor ve her Mehmet, fırlıyor siperinden son nefesiyle, “Allah Allah” diyerek. Düşüyor mavzer namlusundan düşmanın sinesine, düşüyor işte cemali nur başka bir Mehmet gölgesine. Değişir mi kader değişir, dayan Mehmedim, dayan bu uğurda, Üzerinde hilalin gölgesi varken, bak gömülüyor o dev düşman, boğazdaki karanlık suya. Tertemiz kaldı bu seher vakti, her Mehmet’in düştüğü bir Mehmet’in anısında. Ağlayan Akif’in dilindeydi manzara, gidişin şanı bu ya; ta Bedir’den kükremişti sözü O gün kiminde Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Arnavut’tun sen… derinde, dilinde değildi keramet, bu vatan için doğdun, hep bir ağızdan içtiğindi şahadet!... Sen Mehmet’tin o gün, Mehmet oğlu Mehmet!... Öğrendi o kocaman dünya, Senden sonrası sadece rivayet!... |