Ah, O Gözlerin! -2-
Kırk dereden toplayıp, kırk yıllık yangınları
Kattım orta yerine sine denilen yerin. Örttüm üstüme bir bir sevdakâr yığınları, Gömüldüm ta altına hem de yedi kat yerin; Yalnız bırakmadılar beni ahu gözlerin. İki kere ikinin dört etmediği yerde İnmiştir insanlığın kalbine kinden perde Bizi anlayacak dil yalnız divanelerde Değeri yok ammede aşka dair sözlerin Der ki; “Dünyaya kanma, fani! ” ahu gözlerin. Neler geçti aklımdan, ölmek mi istemedim… Acıktım; kan kusunca umutlarımı yedim. Gündüzü öksüz koyup, gecelerimi yetim, Ne dediyse “eyvallah” her sözüne kaderin… Tek derdim solmasınlar hani, ahu gözlerin. Özlemek, nişanıdır aşk denilen nimetin Buram buram ter olur şakağımda hasretin Ellerin, parmakların, bakışın, muhabbetin… Silinmiyor, silinmez yüreğimde izlerin, Her dakika anlatır seni, ahu gözlerin. Gülüm, senden uzakta ışık saçan gözlerim Hapsoldu karanlığa, gülüşümü özlerim Mecalim yok gelmeye, tutmaz oldu dizlerim Nefesimi kesiyor, girdabın, dehlizlerin Lakin ölümüme de mani ahu gözlerin. Ölüm demişken gülüm, sensizliğim, yokluğun… Tam adı ölüm müdür hasretten burukluğun? Unuttum kaç zamandır tadını mutluluğun Başıma yastık olsun, son anımda dizlerin Uyutsun beni, nenni nenni, ahu gözlerin. |