Ahu Gözlüm
Göz görür, gönül sever, kalem yazar güzelim!
Seni yazmaya kalkan ellerim neden titrer? Sanki vakit dolmuştur, başucumda ecelim Boğazım düğüm düğüm, şakağımda ince ter! Daha gördüğüm ilk gün yüreğime dem vurdun Hayallerime girip ilden ile savurdun Nasıl bir meşaleydin sen, ruhumu kavurdun Nasıl baktılar öyle yüzüme ahu gözler! Masum utangaçlığın, pervasız hoyratlığın Kıyısında denizin, zirvesinde bir dağın İki kutup arası, yerkürem darmadağın… Nerden eser bu rüzgâr, nerede doğduğu yer! Ellerin nazende gül; ürkek, kırılgan, ince… Nara döndü bedenim, avucuma değince. Yürek aynı oranda atarmış sevdiğince. Bak gözlerime n’olur, gülüm, sihrini göster! Kadın dediğin böyle, işte böyle olmalı, Sevdiğini görünce gözü, gönlü dolmalı Zifiri karanlıkta iğne atsan bulmalı Seni gören gözlerim, işte kadınım bu der! Saçların dolunayı örtmüş bulutlar gibi Yıllanmış gövdesiyle, devasa, çınar gibi Kokusu misk i amber dağıtan pınar gibi Gönül o rayihayı yalnız kendine ister! Ben sana gülüm dedim, güldü evrenin yüzü Ben sana gülüm dedim, barıştı kurt ve kuzu Zira sen hayat suyum, sen yemeğimin tuzu Seninle birkaç günüm bütün ömrüme değer! Endamına bakınca yaprak döker serviler Kalbimde aşkı görse utanırdı seviler Gökyüzünü çatlatır ufkundaki maviler Magma buza dönerdi seni görseydi eğer. Bakışlarınla âlem diz çöküyor önünde Rüzgâr şaşkın ve mecnun eser tersi yönünde Bildiğin en güzel gül diken kalır yanında Sensiz hiçbir kokuyu tatmamışım ben meğer! İsmail Uysal |
yazan kalemi ve yüreğini tebrik edrim