Yüreğime Dökülen Ateş Nehri
Yüreğime Dökülen Ateş Nehri
Sen ağlama yar! Ağlasın dağlar, Devrilsin, zirveleri eteğe. Ağlasın, Fırat’ın ötesi ve berisi, Ağlasın, Kaf Dağı’nın ardı, Ağlasın, yerin yedi kat altı, Ağlasın analar diyenlere inat, Dört yanı kanla çevrilmiş Anadolu’m… Ağlasın! Sen ağlama yar, Ağlasın kurt, kuş, böcek, cümle tabiat! Boğulur içimde bir deniz, Yüreğime açılmış Süveyş, Ateşten bir nehri taşır gözlerinden. Taşır, yüreğini yüreğime, Taşır, evimi, barkımı, Taşır, yedi ceddimi sürgüne, Yanar, yurdumun yedi bölgesi. Ayakları prangada bir köle, mırıldanır şarkımı, Mırıldanır soluk benizliler, kara tenliler, Mırıldanır cadde cadde, sokak sokak, kaldırım taşları… Taşır, her adım seni bana Beni sonsuza… Ağlama yar! Ağlasın, telleri sazın, tokmağı davulun, Ağlasın en hazin sesiyle ney! Ağlasın, hava, toprak, su, ateş, Bilumum her şey! Kurusun, gözpınarları kâinatın, Kurusun, göller, dereler, Kurusun, ağaçlar, çiçek ve çimen Kurusun, dudakları bebeklerin, Çatlasın damarları… Çatlasın, yerküre orta yerinden Fışkırsın, yeryüzüne magma Toplansın yüreğimde. Toplansın, külden bulutlar başımda, Ağlasın, sis ve kara duman, Ağlasın asuman! Sen ağlama yar; Nasılsa ağlıyor her bebek, senin yerine Her anadan doğma, Her üryan… Sen ağlama yar! Her ağlama, Yaralar… Kanar, yüreğimin orta yeri, Yanar, zemheride üşümüşlüğüm, Tutuşturur Güneş’i buz. Üşür, köprü altı çocukları, Üşür, günümün ortası. Sen ağlama yar! Sen ağlarsan, Dağlar topraksız kalır, denizler susuz, Aşikâr olur düşmüşlüğüm. Sen ağlama yar! Sen ağlarsan, Susar dil ve gönül, Susar akıl ve yürek, Susarım… Yorgunluğum, kimsesizliğim, açlığım, Susuzluğum da ağlar. Analar, bacılar da ağlar. Sen ağlama yar! Ağlayacaksan, Ağlasın ne varsa evrende, Tepeden tırnağa kadar! İsmail Uysal |