Yıldızları Sayarken
başını alıp gitmiş
gece çiçeğine hatırını soran bir dudak gibi omuzum da elleri hala duyuyoruz güneşin ilk saatlerini ve beyaz dokunuşlarıyla karşılayacağını bizi yorulduk ve kaybolduk bir ara yıldızları sayarken o göğsünü ağacın yaprakları ile sildi dindirdi ay ışığının coşkulu sancısını aramızı karıştırıyordu gelincik küsmeleri sarı merdivenlerden indik mırıltısı süt dökmüş bir kedinin açılıp kapanan göz kapaklarından ve baktıkça bir birimize uysal bir şefkati örtünüp üzerimize geçiyorduk parmaklarımızın ucunda dünyayı toprak çıplaktı küçük yankıları bize getiren otların arasına girince daha bir karanlıktı ağlamaklı yeşil sarılacağımıza yeminler ettik karıncalar kararıncaya dek yuvamızda yeminler ettik sevgiye dair gündüzün çoklaşan bütün renkleri korkutuyordu aşkımızın karanlığını saklanıp kalmak en iyisi bir yontu bulup kendimize sokulup bedenimize binlerce yıl sonrasına yağan yağmurlar gibi kavuşmak yeniden nefesimize hangi rüyaya gitsem kokunu salar rüzgar hatırlatır bizi bize anımsamak bir tutsaklık gibi bakışlarını durgun suların aksında atan kalbini kalbim sanarak iki yüzlü dünyamıza eskimiş aşklar bırakıp çekip gitmek uyuduğumuz ırmağa. |