yâre uçuş yasasıkınalı kanatlarımın üzerine oturmuş şişinip duran sahabeme inat meşru bir kafeste uyuşturulmuş susa susa suzuz kalmış ağzımdan gayrı bugün dökülecek şu gayrimeşru itiraf yâr… bu parmaklıklar Araf! ev kuramıyorsan ben dam’a da razıyım varsın delik damı tıp tıp damlatsın. nasılsa gönlümüz seneler senesidir har her işimize karışsın yağmurun gözyaşları hem ıslansak ne çıkar ki bırak hiç değilse paslı yaslar bir bir paklansın. sus… bundan ötesi pek lüzumsuz laf! önü deniz olmasın boş ver arka bahçesine gel. al düşlerimin. dinlenelim. önümüz yaz… biraz demlenelim. ki… benimki eskisi gibi değil artık. kalın. ince belli bir bardaktan çay içelim karşılıklı güzel kokar değil mi. dur… bergamot otunu unutmayalım şüphe etme. sana söz. çay tam kıvamında olacak da kader biraz şekersizmiş. n’apalım... can… bilmez misin o zaten her daim hilaf! insanlık bizim için bir dilek tutsun ya da tutmasınlar artık kanadımın ucunu bıraksınlar uçayım… yârin avucundan huzur kokusu almamış olanların mühürlüdür kalbi. nerden bilsinler. ah keşke sessizliğimi dinleselerdi bari sustukça öğrenemedim sandılar lakin ben neredeyse bir ömür tek bu sözü ezber ettim hey… lütfen… kanaryalara da af! JD |
:)