Güneşten bahsediyorlar. Mevsimlerden rahatsız oluyorlar, uslanmıyorlar. İşlerden atılıyorlar, işlere giriyorlar. Paralar geliyor, paralar bitiyor. Saygı duyulan tek şey saygının kendilerine karşı olması gerekliliğiyle böbürleniyorlar. Gereklilik ölü bir dinozorun yıllardır tamamlanmamış iskeletine benziyor.
Böyle zamanlarda çingeneler uyuşturucu satıcıları, zevkle sulanan dişlerin arasında esnaf siftahı aşk dedikleri hep bir başkasına ait, bir başkasının gülü koklanarak solan meydan çiçeği elleri kadınlar nasıl da zulüm ediyorlar.
İmtiyazsız herkes aynı perdenin bayat esprisi ben tornanın talaşı sen hiç olmayacaksın bir şey deniz kumu, çimento, dolgular ve şeytanlar kuvvetle masumiyetten dahi azar işitecek bu saygı düşünce herkes vurur aga, herkes senin düşmeni bekliyor sanma onlar kendi ayaklarıyla vuruyorlar tohumlara saygısız, çin işkencesi gönüllerinde akıl yoksun haktan hüznün prensesi saçların arkasında yazıyor ’uzun matem’ geceleyin ses çıkartan köpeklere ait bu teskini güç sis ve yağmur ıslanın çırpınmıyor insan kalbi yanınca yalnız
Gözler lütfen diyorlar, içeri, biraz daha içeri. Sonra ağaçlardan da bahsedebilirler. Onlar rahatsız oluyorlar. Varlığından, varlıklardan, varlığın var edilişine eyvahlar gömenlerden... Biliyoruz biz kelebeklerdir tez uçan ahrete, tez kavuşan O’na. Şimdi erken demek masum esneyişlerden bile uzakta, sinir küpü tüm bardaklar.
Kahrediyoruz. sabretmenin izi çoktan kaybolmuş yollarda eskiler anlatıyorlar, eskiler biliyorlar, eskilerden dinlemeli ama basmamalı unutulmuş geçilen toprakların adı dahi hiçbir rüzgar rahatlatmıyor içimi üşütmekten başka bir çocuğu taşımak gibi, elinden tutmak tutunun direklere, uzatsın bezlerini çığırışın elleri kadar damarlı yüzleriyle sebepler ne kadar mesut yola çıkacak bir kutu kibrit somun ekmek, iki tane sıcak kestane, çekirdeksiz üzüm yoğurduna dalan gözleriyle ak kaşık süt maya tutmaktan aciz gönlü sevgilerle eş değer, acı
son da, sonunda aynı kelimelerden çözülüyor ipliği yamaların az biraz uykuya secde edip tamamen uzaklaşıyor sahilden gemi hiç bekleyeni kalmadığına nasıl da inanmış nasıl da vefasız doğduğu ters hanenin buğdayına
Nihayet her şey gibi, bitiyor. Koku gidiyor, izler kapanıyor ama acı kalp atışlarına yayılıp varlığını devam ettiriyor. Eşkıyaların ihsanı oluyor dudaktan hücre hücre öpmek demir bilekleri. Kopya çekiyor yarınlar dünlerden. Ne çok üzgün ve de ne çok yalan!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
içeri, lütfen biraz içeri şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
içeri, lütfen biraz içeri şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.