Kelepçeressam elinden çıkmış gibi buğulu gökyüzü genzimde tutsakevi dumanı bir elin ağzı sımsıkı kilitli bir elin ağız dolusu küfrü sıcacık bacadan çıkan dumanı buluyor bir elin yumrukları sıkılı bağlı insan yüzlü yüreğim dört bir yanı bağlı çelikten zincirlerle ses vermiyor kelepçeli dilim özgürlük örgütüne temelli üye ey kuş! boşuna mı uçarsın mapusane demirleri karasından döne döne çocukluğumun özgür ülkelerine su verirsin kanadından o su ki iki taşın arasında bengisu ölüyü diriltir eritir kelepçeleri ne yapsam ey ağlak göktüzü damlasam mı duvara yazıt duvarların, kelepçelerin anıtını mı diksem ne yapsam ey bulut gözlü gün kara eteklikli penceremde bütün aç gözlülüğüyle tutsak ediciler yiyiyor özgürlüğü dinlemiyor kâğıt kalem dinlemiyor somun yüzlü adamlar durmadan kelepçe üretiyorlar eski değirmenin yerinde kara kara yeller esiyor kalemde kanca var! asıyorlar düşünceleri koyun asar gibi çengele bir yağmur yağıyor inceden bir yağmur, ağulu gökten eğiyor dimdik kavakları kanatan dikenler adamların elinde dikenli çalıdan daha tutsak ediciler kelepçe sevenler derneği en kızgın yüzleriyle sevmiyorlar özgür kuşları kuşlar ki pislemez onların güneşini ve mehtapları içkilerinde parlar -2- söyle ey özgürlük kiminsin insan ayırt ediyorsun Tanrı gibi birini çirklerde eşindiriyorsun biri ormanda kurtlara yem birinin parmağı ağzında tırnaklarını kemiriyor ilâç parasına gündelik el’im gidiyor elden canlan ey halkım çiroz musun dizili ipte yağmurlar yakındır kurular sallanır iplerde biber, patlıcan, bamya ekmek parası, göz nurum karanlık odalarda zorlanarak beynimi örerler gereksiz işlerle beynim elin elinde özgürlük! özgürlük! nerdesin? kalenin burcunda mı sallanıyorsun? tren taşlayan çocukların yorgun bileklerinde ekin mi ekiyor? düş mü biçiyorsun! çiğdem kökü yiyen çocukların sarı benizlerinde ve, romatizmalı kadınların dizlerinde dile gelmeyen yarsın hiç dile gelmeyen! 3. 10. 1989 / Nazik Gülünay |
Ahmet Selçuk İlkan:
Söylesem büyüsü bitecekti
Söylesem kelimeler yetmeyecekti
Oysa bambaşka bir şiirimdir yazamadığım
Kimi gün koşacak sendeyim.
Kimi gün kırık bir kolumdun
Kimi gün deli dolu akan nehrim
Kimi gün içime akıttığım zehrimdin
Sustum yumruklarımı sıkarak
Sustum düşlerime saklanarak
Sustum yastıklara sarılarak hep sustum
Ve şimdi bir çığlık gibi kanasan da yüreğimde
Hala susma hakkımı kullanıyorum
Sadece sana güle güle diyorum