GERÇEK YALANLARoyuncu; sahnenin ortasına yıkılıverir birden elindeki kuru kafa yuvarlanır, yuvarlanır, yuvarlanır gider düşer bir denize, iskeleden …. seyirci, heyecanla fırlar ayağa oturduğu yerden elindeki gülleri atar sahneye, alkışlar, alkışlar, alkışlar çok güzeldi der, harika, gerçekten … ölümün tiradıydı oyuncu yere düştüğü zaman çıkan ses gerçek yeni başlamıştı. okuyucu; bir daha döner dizelerin en başına şiirin içinden akan her sözcük kelebekler uçurur yüreğinde bekliyor beni der gül bahçelerinde …. şiirci; elindeki çiçekleri atarken raylar üstüne onu beklemeleri kaçıncı hükmünü giymişti yalnızlıklarına kimseler tanık olmasa da gözyaşlarına …. zamanın öncesindeydi şiirci, kalemi elinden düştüğünde yalanlar şiirde kalmıştı. yorumcu; tarafsızlık ibresini uçurdu gökyüzüne entelektüel dumanların altında anladı ciğerinin bedelini şiiri okumadı, oyuna kapadı gözlerini … bahçelerde çiçekler soluyordu, bahar rengini arıyordu CEVAT ÇEŞTEPE |