Sabah Durağında
bu sessizlikte çoğalacak anı
konuşmayacak konuşulmayacağız firari zamanlar hep bizle yansıyacak yalana bu bizimki kirletilmemiş su katılmamış yarattığımız bir aynasızlıklık benzemezlik hiçbir acıya... seni öyle düşlerim bazen kış bazen yaz ortası olmaz hiçbir ölümün pazen suskunlukları özleyen bütün sarımsılarca akşam çocukluklarıyla kaybolur gitmek gerçeği ve yapraksız olmaz saçların yüzün topraksız sen her kesitte ömre çıkan çıkmazım sen her rüyada aynı yalın yalnız bırakılmışlığım keşke bir tek sen de olsan benim için bir sen sen olmasaydın aş katmasaydın yalnızlığıma acıma tuz adımın yanına his olmasaydın rahat bıraksaydın ölme biçimi tercihlerimi ömrümü bıraktığın kadar... kumral kentlerle barışık üşümekte sınırsız gece yarısı okuduğum kitapta kalmış bir alıntı üzerimde emanet taşıdığım bakışın boşluğundan kirpiklerime dökülen bir son sancı kadar merhametli sevdam bu sabah durağında gri belirsizliğine uykunun... dumana yatkın bu yorgunluk yorumuyla gül ki çamurlu bir kış öğlenine yakışan bir bardak çayla yumulan gözlerime çığsız dolsun gülüşün gerisini düşünmüyorum sensiz gidişimin sarhoşluğumun kanat tozu aklımdaki soluğun... kağan işçen... |
sabah esintisi gibi.