Afitap 10-"yengeee dedi Afitap beni sever mi" "o kim len dedim" senin adın "Afitap" mış.. herkes seni bilirmiş herkes seni sorarmış "Afitabı gördün mü" “konuşmadınız mı” “çiçeği aldı mı” “mektuba cevap yok mu” “o kızla evlenmezsen hakkımı helal etmem” … neler neler seni dilinden düşürmüyor bak şimdi! "Afitabı ayarlayana kadar gözüme gözükme” demiş komutanı "Afitap izinindeymiş sabahları" “-askerliğinde cılkını çıkardılar valla aşık diye herkese izin verseler kışlada kimse kalmaz değil mi benimki de kaçıp durmaz böyle … eşşolueşşek” .. “ulen bir adım at öküz gibi “elleri bağlı” bakıp duruyor ne zaman uyur ne zaman yemek yer bilmem" ne zaman baksam orda "o seni seviyor be ablaa" dedim "-haspamm.. o şerefsiz! .. aklı sıra.. beni baştan çıkaracak dulum yaa.. .. naahh! hem sen.. anandan evvel ahıra girme sen kendini düşün ne deycez çocuğa "ne bileyim ablacığım ne dersen, de" … "ama.. olmaz" ** her gün kursa koşuyoruz, hep Mutludan konuşuyoruz binlerce kez anlattı Arzu abla başta dedikleri çok değişti aslında sanki çok umurumda hakkında her şeyi biliyordum her şey güzel, harika olumlu en güzel şey Mutlu çamur deryasının olduğu yere kadar koşuyoruz orada yavaşlıyoruz bekliyoruz geri dönüyoruz endişeleniyoruz .. başına bir şey gelmiş olmasın aklıma hiç güzel bir şey gelmiyor inanın varsa da, yoksa da Mutlu sevmek bu mu? sabahlar olmuyor pencereden kolluyorum Arzu ablanın ışıkları yine sönük yönü yolun karşısına dönük baktığı tarafta asker kaçağı devrimci, sözde sevgili penceresi açık, o karanlıkta sabahlara dek sigara içiyorlar ikisi hep aynı manzara puslu benim derdim de hep aynı “asker Mutlu” askerim ortalarda yok bir hafta doldu ona bir şey mi oldu yaşayamammm.. .. hafta sonu yine koştum Arzu ablaya yine pazara gitmiş teyze amca ne yabancı bir ayakkabı ne bir faaliyet mutfakta "geel" diye bir ses içerden "havadis yok mu bizimkinden!" "var" diyor "gözünaydın" "sırası mı şakanın" "şaka değil görmüyon mu" “Allahıımm!” "de ğil miş” “Mutlu buuuu" sonra bir sustum ki.. fayda etmedi Arzu Ablanın iteklemesi, yalvarması, bin zoruyla tarifsiz anlamsız bin nazla içeri giriyorum ama o tarafa hiç bakmıyorum oturup..sesi kesiyorum onu sürükleyip getirip yanıma oturtuyor iteleyip dibime getiriyor şakayla karışık dokunmak zorunda bırakıyor ama ne mümkün “cıss” oluyor "sen yokken bülbül kesiliyordu geldin dut yemiş bülbül oldu" “dilini yuttu” bu! bin şükür iyi, sağ ya Mutluu "ne oldu! sabahtır konuştukların hım Mutlu! ya senin hanım abıla, "acaba başına bir şey mi geldi" diye endişelendiklerin başımın etini yediklerin nerde gözün aydın turp gibi işte.. o bir aylık "Afitap İzni" bitmiş meğerse küçük hanım ikna olmuyordu kırk defa soruyordu hastalanıyordu intihara kalkışıyordu şimdi n’oldu şimdi mutlu! garezin banaymış demek cadı hadi kendi elinle yedir bakalım aşkını ...... hadi gıı hadi bakalım erkek ver bakalım hediyeni dur ben çıkayım da öyle" … o hep yere baktı durdu konuşmak istesem de bana da bir şey oldu sesim çıkmıyordu ama mutluydum tabi hemde çoook çok çok mutlu! ne kadar zaman geçti bilmiyorum Arzu ablanın bıraktığı gibi ben yerimde oturuyorum arada bir göz ucuyla bakıyorum o hep ilk andaki gibi Arzu abla kahvaltı getirdi "şimdi bizimkiler gelir" dedi o kapıya yöneldi çok ama çok mutluydu seviyordum onu .. acaba hediyesi neydi.. sahi.. bir oyuncak bebek mi? "sır" diyor Arzu abla! Ablacıımmm ama aslında o da görmemiş ki.. tam açacakmış, gelmişim.. kaç defa anlattı.. doyulmuyordu mutluyum Mutlum Mutlu .. DEVAMı için yarını bekleyin Ramazan-ı Şerifleriniz mübarek güzellikleriniz bereketli ola! |