İçimizi Kuşatan Bir Şey
biliyorum
biliyordu ressam unutulacağını anı atmış mavisine deniz duymuş gök alabora olmuş kayık mı daha önce yoktu çok daha önce birilerinin suya gitme isteği avuçlarını balık yakalamaya yarayan silah zannederlerdi düşünce anladılar bir kütükle bir kaç mil gidilebildiğini beyaz olurdu yüzün her akşam ayı arkanda bırakıp sevişirdik seninle dallar eşlik ettikçe kıskanılan bir yara taa o zamanlardan kalma çok çok sarıldılar üşüdüklerinde yetmeyince kendi sıcaklığını alev zanneden ateş böceklerine dönüştüler geceyi aydınlatan ve içimizi kuşatan bir şey ayaklarını görünce korktu kendisine benzemeyen bir yaratığa benziyordu sonra dünya deyince durdu bence kalem o zaman icat oldu neyse geç bu babı ben o akşam ter ter kaybolan bir sevgiyi mezara götüren insanı kuruyorum düşünsene terk edecek hiç bir şeyi olmamış aşkından başka ne söylediler buluntularını karıştırdığında ne anlattılar ilk şiir bir yıldız patlaması mıydı ilk öpüş damarların buluşması mı iki ayrı kanın bir bedende dolaşması mı o zaman utanırım şimdiki ben olmaktan kanarım dudaklarım dökülür baharlar bulur sığınırım yamacı koştukça koşarım ama iyi gelmez geçmiş dünyası ihtiyar olana. |
Yazıyor bu kalem....