düşmek için uçurumlar arayacaksın
şimdi zaman ninniliyorum
bir damla sefil göz yaşının dizlerinde pişmanlıklar kanatıp tırnak tırnak keşkeler öldürüyorum zehir zemberek suslar vurup dudaklarıma... koca bir sevda gömüyorum göksuya biraz üstten bakan tarumar olmuş bahçede koca çınarın gölgesine... sende susacaksın benim sustuğum gibi bizli o masala nokta koyup adımı dip not düşeceksin develer tellal pireler berber iken... toprak kayacak ayaklarının altından mavilerini yitirmiş bir gök yüzü pürüzsüz engebesiz yer yüzü kağıt gibi her yön aynı tuhaf bir boşluk kesilecek koca dünya renksiz sessiz orta yerde bir sen kalacaksın başı boş kimliksiz... düşmek için uçurumlar arayacaksın telaşlı ellerinde falı bakılmış bir tel masum papatya misali ağlayacaksın solgun yanaklarında göz yaşı yanığı kalınca bir iz... kaldırımlarda ayak sesi dar sokaklar çamurlu patikalar ve hatta yağmurlar bile yok balıkçı kasabasının fersiz sokak lambaları ve mendireğin ucunda saçağına o yorgun martı tünemiş deniz feneri de yok.. kara derili denizin yüzünde ay ufantısı deli deli yakamoz oynaşması verandada seviş artığı gülüşler bal damlası gözlerinde gök kuşaklı sevinçler gamzelerinin çukurunda tiril tiril titreyen heyecan yastığa sinmiş kokumuz soğuk duvarlarda gölgelerimiz yok... ve düşmek için uçurum bile yok... Hasan ODABAŞI |