Taşa Taze Bir Suyun Damlaması
seyir bu
kaidesiz bir yağmurla açıyor gözlerini küçük bir çırpınışın ilk yada son versiyonu kararlı kararsızlıkların aynalara uyutulduğu an bir şeyler söylemek istiyor bir şeyler var dilinin kaçamaklı ucunda taşa taze bir suyun damlaması aynı anda ölmeyi de gerektiriyor geçmişin bütün kara tapınakları gür ormanlar gibi şen bir şaka yapılsa hemen inanırım veya yalanlar söylense umuda sonsuzluk vaadinin azapları bunlar sakın yok olacağına inanma hiç aceleci değiller yakıyor ve sevgiler bırakıyorlar ayaklarıma beni benden ayıran bir hayalin deliliği değişmek bir kaç asır ötesi hür atlarıma ya tekerlek gıcırtısı ya da bir uzay boşluğu hızı değse ya uçup giden kanatlarıma sonra öpüşsek unutup bütün bu olanları sıcaklığında kalsak ve o anın ayrıntılarında nefesler alıp vermemek gibi içimizin sonsuz zamansızlığında kalsak uyusak uyanmasak öldü deseler iki dudak arasından düşen son fısıltılar gibi. |
uyusak
uyanmasak
öldü deseler
iki dudak arasından düşen
son fısıltılar gibi."
Ah şu dilek kipleri... Dileğin gerçeğe dönüşsün, dönüşmesin; hiç değişmeyecek olan kısır döngü, sonsuzluk abidesi..
Tebrik..