0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1208
Okunma
"bir an olsun kendiyle göz göze gelmeli ve sormalı insan; ne oluyor? diye."
göğüs kafesindeyiz bir şehrin işte
genişleyen göğüs kafesinin tam üzerinde
çıplaklık değil bu, ne de günah...
bilakis yaşayan şeylerin çekiciliği
ve baştan çıkarması yine yaşayan başka şeyleri
omuzların ağır ağır inip kalkması mesela
dudakların konuşurken titremesi
bir türlü yerinde duramayan eller
hayatın peşinden koşan kalp
ve gözler…
aydınlığa açılan pencereler
ağlamanın her türlüsü, gülmenin her türlüsü…
gören gözlerde saklı duran bütün o sahneler
ve bütün o kulları akıl almaz Tanrı’nın
yani aynı ışıktan gelenler
aynı ışıktan gelip farklı renklere dönüşenler…
bir garip gökkuşağı gibi varolmak
ve büyümek giderek küçüldükçe
bir yandan mânaca kabız bir dil
öte yandan nerede susacağını bilememek
büyük büyük kelimeler... anlaşılmaz cümleler…
nasıl desem?
bir şarkıyı dinlerken kendinden geçmek
sonra kaybolmak bir başka şiirin içinde
kutsal kitapların sil baştan yazılması…
yeni Tanrılar icat etmek…
ardından “arş-ı alaya kör kütük gelmek”…
Neyzen’in ve Hayyam’ın sarhoşluğunu şaraptan bilirler
ve her özgürlüğe kırmızı bir elbise giydirirler
yaşıyor olmanın kabız refleksleri
durun! soluklanın hele, bu kavga yeni değil…
5.0
100% (4)