Kuşlar ve Hep
kuraklık gelir
karabasanla uyanır beklememek gözü açılır mı bilmem günleri kovalamanın... mezarı gömülür sonraya bırakmanın bisikletli amca da unutulur kömür bakışlı bir çocuk yağmurda tek huysuz bakımsız bir kadın üzgün ben üzgün müyüm suda da kaybolmuyorum... hiçbir umut yazlanmıyor avuçta hiçbirsiz ilkellerle eş göreceli sessiz yaprak kımıldamıyor duruluğunda yabancılığın... kuşlar ve hep gene de korkunç eğik gökyüzünde soluğumun kiri hiçbir kalabalığa ait olmamak gibi bir arzuda yokoluyorum... bu sırça köşk benim sıratım alnımın çatında seken serçenin gagasında özgürlüğüm kördüğümü çözülür doğanın tufan sandığın belki benim sendeki bu bendeki sen... o’suz olmalı değirmen öğütülmeden anı an sonrası suyun anla arkadaşların varken ikindiden kopmadan yorgunluğun... kağan işçen... |